Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın 1917 Rus Devrimi'nin 100. Yılına Dair Söyleşisinden İzlenimler /Episodlar H.Çiğdem Yorgancıoğlu
A
2005 Moskova Çiğdem Yorgancıoğlu
Kimi çevreler tarafından antikomünist akademi bürokratlara dahil bir tarihçi olarak değerlendirilen, bence ise en naif anlatımla; yakından takip ettiğim ve Prof.Dr. Halil İnalcık hocadan sonra bizzat kendilerine ait eserler dışnda işaret ettiği kaynaklar üzerine de epey mukayeseli çapraz okuma yaptığım, kanımca güçlü belleğimi sollayacağı muhtemel bir hafıza kapasitesine sahip, engin bilgisine ve polyglot olmasına gıpta ile baktığım sadece Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Tarih değil aynı zamanda Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde aldığı eğitimlerin de verdiği itici güçle bilgilerin üzerine entellektüel birikimini kartopu haline getirirerek bir tarih anlayışı ve bakışı inşa ederken, cemiyete de maceraperest ve tevatür-dedikodu-dizifilme dayalı Pazar günü tarihçiliğinden ziyade aklı başında, çeşitli kaynaklardan çapraz okumalara dayalı objektif bir tarih okuması bilinci aşılamaya teşvik eden ve nakledilen bilgilerin akledilerek ve devrin[i] içtimai dini, iktisadi ve siyasi tüm şartlarının ele alınarak sorgulanmasına davet eden mesajlar veren vizyoner ve hızlı düşünen, araştırmacılığını sürdüren bir tarihçidir Prof.Dr. İlber Ortaylı benim açımdan.
Çiğdem Yorgancıoğlu- Prof Dr. İlber Ortaylı 2017
Sayın Ortaylı, Vladimir İlic Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin, Çar ve ailesinin yaşadığı Kışlık Sarayı basmak suretiyle idareyi ele geçirmesiyle nihayete eren Çarlık Rusyası’nda Jülyen takvimine göre 24 Ekim 1917’de[ii], Petrograd’taki Kışlık Saray’ın Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin eline geçmesiyle başlayan ve 1991’e kadar mevcudiyetini muhafaza edecek Sovyetler Birliği’nin-Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Birliği (SSCB) kurulmasına yol açan olaylar dizisini kapsayan, Marksist terminolojiye göre İşçi sınıfının Ekim Devrimi zaferi olarak tabir edilen Ekim Devrimi ve bununla birlikte Rusya’nın Bolşevizm'le yeniden dirilişini konu alan iki bölümlük anlatımının ilkini gerçekleştirdi bugün. [iii]
Evvela devrim esnasındaki Rusya ve Dünya coğrafyasındaki siyasi konjonktürü çizerek, Birinci Dünya Savaşı’nın yokluk ve sefalet koşullarında “ekmek, barış, özgürlük” sloganıyla ayaklanan Bolşeviklerin başarısıyla , emperyalizm, milli kurtuluş savaşları ve devrimler çağının da fitilini nasıl ateşlemiş olduğunu anlayabilmek için gerekli olan sloganların Rus halkı için ne ifade ettiğine de değinen Ortaylı “Superstition” kelimesinin Fransızca telafuzuyla (batıla dayalı) bir yaşam anlayışı ve pratiğine sahip Rus Köylüsüne, cahil bir Gürcü olarak nitelediği Stalin’e ve kimi zaman dangalak, kimi zaman da ahmak olarak niteledği Çar’a (Çar II. Nikola) dair pek çok bilgiyi kendine özgü ve özgün bir seviye anlayışı ile kimi zaman bana Boğaziçi Üniversitesi’nde okuduğum yıllar iştirak ettiğim Can Yücel sohbetlerindeki külhanbeyi üslubu hatırlatan renk tonlarıyla, benim de içinde bulunduğum bir dinleyici kitlesine kısa adı TESAK olan Tarih Edebiyat Sanat Kütüphanesi’nde 120 kişilik bir konferans salonunda yaklaşık 150 kişiye aktardı. Bu makale; bu söyleşinin tarihi arka planından ki buna 1853 ‘lerdeki Kırım Savaşı’na atıflardan ,1878 Berlin Kongresi, Rusya’nın Balkan Slavlarını kurtarma çabalarına kadar geniş bir yelpazenin kısa aktarımı da da dahildir bazı satırbaşı ve satıraralarına kadar çeşitli konulara kısaca temas etmeyi amaçlamakatdır.
Ortaylı söyleşisinde Ülkede (Rusya ) yaşaşnan Gıda kıtlığından mütevellit Jülyen takvimine göre 23 Şubat'ta [iv]Petrograd'da yani bugünkü St. Petersburg’da gıda istihkakının düzenlenmesinin talep edildiği ve onbinlerce kişinin destek verdiği günlerce süren giderek daha da alevlenen gösterilere zaman içinde Pavlovskiy Alayı'na bağlı bir kısım askerin de katılımıyla 27 Şubat'ta [v]katılımcı işçi ve erlerin genelkurmay başkanlığını basmaları ve silahlanmaları neticesinde şehrin ehemmiyet arz eden noktaları ele geçirilmesi karşısında tahtını terkedip Duma'nın feshini açıklayan Çar 2. Nikolay’ın, köyllerin, aydınların olaylara bakış açısı ve dönemin fakr u zaruretini, Osmanlı’nın 1. Cihan Harbi’ne Rusya'nın yanında girmek istememe dinamiklerini aktardı.
Çar 2inci Nikolay idaresindeki Rusya İmparatorluğu, İtilaf Devletlerinin safında yer al Birinci Cihan Harbine katılmasının akabinde yaşadığı başarısızlıklarla ülke içinde baş gösteren ekonomik sıkıntılar ve bunların derinleşmesine dair dinamiklere değindi . Üç asker, tek tüfekle savaşa sıvanmış dirayetli fakat kötü idare edilen Çar ordusunun resmini zihinlerde çizen Ortaylı, Çar Nikolay gibi genelkurmayının da kifayetsizliğine dikkat çekiyordu bir de döneme eşlik eden yolsuzluklara vurgu yapıyordu Türkler’in , Çanakkale müdafasıyla Gelibolu’nun düşmemesinin Rusya için nasıl sonun başlangıcı olduğuna işaret etti. Devrimler silsislesinn ardından yönetime geçen Bolşeviklerin Rusya halkına istediklerini vaat ettiğine vurgu yaptı: Barışı ve ekmeği kastediyordu. Savaşta herkes fukaraydı ama Rusya hepten yoksuldu. Savaşan devletlerin içinde en çok açlığa ve kıtlığa maruz kalanlar Ruslar ve Türklerdi dedi. Kıtlık Avusturya’da da , Almanya'da vardı elbet. Biz Turkler olarak savaşmada Rusya karşısında iyiydik Avusturya donanmada çok iyi olmasına ragmen Rusya karşısında br türlü muvaffak olamıyordu Rusya mağlup olmaya mahkûmdu. Tarihe “The Treaty of Brest-Litovsk” olarak geçen 1918’de imzalanmış olan Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı Devleti ve Bulgaristan Krallığı arasında imzalanıp sonrasında İttifak Devletleri'nin mağlubiyeti üzerine geçersiz kalmış bir barış antlaşmasıdır. Ortaylı Sovyet yönetiminin savaştan çekildiği bu anlaşmaya da değindi: En nihayet Bolşevikler Almanlarla anlaştılar. Onlar da katılıp müstakil şekilde barış yaptılar. Ve buna istinaden Berlin Anlaşmasıyla kaybettiğimiz Kars, Ardahan, Doğu Bayazıt bize verildi. Diğer yandan Baltık devletleri Polonya , Moldova’nın çıktı şeklinde konuşan Ortaylı gerek Rusya'nın gerekse geri kalanının toparlanması, yine Bolşevikler sayesinde mümkün oldu ve ortaya diktatöryal bir federatif sistemin çıktığına işaret ediyordu. Rusya İmparatorluğu tarihe karışırken Bolşevizm sayesinde dirilmiş ve restorasyona gidilmesi sayesinde ortaya bir federasyon çıkıyordu. Bugün Rusya ile tamamen barış içinde olduğumuza ve bunun olması gereken olduğuna atıflar yapan İlber Ortaylı, Rus Devrimine ilişkin kitap onerisinde de bulundu. Bu kitap Şevket Süreyya Aydemir’in “, Suyu Arayan Adam” adlı eseri idi.
Paradigma kelimesinin yerli yersiz ve bağlamından koparılarak kullanımına da dikkat çektiği söyleşide bir diğer satır arası unsur da tarihsel bağlamda “önemli” olan şahsiyetlerin aynı zamanda “değerli” şahsiyet olmalarının gerek ve yeter şart olmadığına ve çoğu zaman bu kavramların karıştırıldığına ve aynı olarak algılanmasına işaret idi
Rusya'yı devrime götüren süreçin ve Birinci Cihan harbinin yanısıra Osmanlı-Rusya ilişkilerinin irdelendiği zengin içeriklerle dolu ve tarihi gerçekten okuyan ve sindirenlerin göndermelerini ve atıflarını algılayabileceği bir söyleşinin satıraraları içinde Sultan V Reşat doneminin hiç tahmin edildiği gibi bir debdebe devri olmadığı ve Osmanlı’da Avrupa daki monarşiler içinde en meşruti olanın Osmanlı ‘da olduğu ve Totaliter ve despot anlayışın İttihat ve Terakki ‘de olduğu gibi bakış açıları da mevcuttu ki bu nüvelere Ortaylı, bir hafta önce bizzat katıldığım, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın da ev sahibi olarak katıldığı. 2-4 Kasım tarihleri arasında, Dolmabahçe Sarayı'nda 'Sultan V.Mehmed Reşad ve Dönemi Uluslararası Sempozyumu’nda Sarayın Medhal Salonu’nda yapılan oturum esnasında da Birinci Dünya Savaşı’nın konjonktürüyle beraber değinmişti.
25 Kasım’da mevzuya dair söyleşinin ikinci bölümü yine aynı mekanda gerçekleşecektir. bana göre Ekim Devrimi’ ni anlamak demek kuantum fiziğinde sicim teorisinde onbir boyutu çeşitli fasiküllerde algılamak gibi bir şeydir. Bu bağlamda dinleyici olmak ve allegorilerden ziyade bilimsel şüpheciliği koruyan bir tarih anlayışıyla geçmişteki mezkur hadiseleri anlayıp çözümleyebilme gayesinde olanlar için nacizane önerim Birinci Dünya Savaşı’nı, Bolşevik Hükümeti'ni, Menşevik Partisini, Meşrutiyetçileri, Demokratları ,Sosyalistleri Enternasyonelcileri, Troçki’yl Balkan ve Slav tarihini anlamaya yönelik başlangıç olarak amorf bile olsa biraz okumaları önerisi olacaktır. Konuların okunması gerekliliğine yönelik bir tavsiye de daha kapsamlı hali İlber Ortaylı tarafından da özellikle oturumun(söyleşi) sonundaki soru-cevap bölümünde yapılmıştır.
[i] Hangi dönem için tarih konuşuluyorsa o devrin.
[ii] Miladi takvimde 7 Kasım 1917
[iii] 11 Kasım 2017
[iv] Miladi takvimde 8 Mart
[v] Miladi Takvim 12 Mart
Comments