Health 4.0 Sağlıkta Yenilikler Kongresi’nden İzlenimler
H. Çiğdem Yorgancıoğlu
http://www.cigdemyorgancioglu.org/
GİRİŞ : Sağlık teknolojileri hastalar, doktorlar ve sağlık kuruluşları açısından radikal şekilde değişim göstermekte. Yarının tıbbı sandığımızdan daha yakınımızda. Geleceğin tıbbının daha yenilikçi, daha yaratıcı, daha hasta odaklı, daha dijitalleşmiş ve daha sürdürülebilir olması öngörülmekte olduğundan, bunlar, yarına ulaşmak için üstesinden gelmemiz gereken en önemli değişim noktalarıdır. Bilindik ve konvansiyonel sağlık hizmetlerinin sonuna yaklaştığımız günümüzde, teknolojik gelişmelerin ve dijitalleşmenin sağlık hizmetleri sunumuna yansımasının getirdiği değişim çok hızlı yaşanmakta. Takip eden ve uyum sağlayan olmanın ötesine geçerek gelecekte değişimi gerçekleştiren ve yöneten taraf olmak amaçlanması durumunda sanayi 4.0’ı ve sağlığa yansımasını iyi anlamak ve değişim sürecinde önlerdeki yerimizi Türkiye olarak almak zorunluluğu hasıl olmutur. Bu nedenlerle HEALTH 4.0 Sağlıkta Yenilikler Kongresi’nin (Etkinlik Kodu: KNG32470) [i] teması da , “Yarının Tıbbına, Bugünden” olarak belirlenmiş. Hayatımızın her noktasında olduğu gibi teknoloji ve dijitalleşme sağlıkta da güçlü ve öncü bir başlık olarak karşımıza çıkmış durumda. Bu çerçevede kongrenin dünya genelinde ve ülkemizde sağlık hizmetlerinde dijitalleşme, mobil ve e-sağlık hizmetleri, yapay zeka kullanımı, artırılmış gerçeklik ve 3D uygulamaları, giyilebilir ve taşınabilir tanı ve tedavi cihazları, nanoteknolojinin sağlıkta kullanımı, akıllı ve yeşil hastane uygulamaları, tıp eğitiminde teknoloji ve dijitalleşme, medikal robotikler, mikroçip ve sensör uygulamaları gibi geleceğin önemli konularının uygulamalı sunumlarla tartışılacağı farklı branş doktorları, mühendisler, ilaç sektörü temsilcileri, futuristler, sağlık yöneticileri ve kamu sağlık otoritelerinin katıldığı çok disiplinli bir platform ve kaynak oluşturması amaçlanmış. . Bu makale, Okan Üniversitesi Tıp Fakültesi Bilimsel işbirliği ile DoktorClub tarafından 24-26 Kasım 2017 tarihlerinde Hilton Hotel İstanbul’da uluslararası katılımla gerçekleşen ve bizzat izleyicisi ve basın mensubu olarak iştirak ettiğim HEALTH 4.0 Sağlıkta Yenilikler Kongresi’ne dair bazı satır aralarına değinmektedir .
Health 4.0 Sağlıkta Yenilikler Kongresi 24-26 Kasım 2017 tarihleri arasında Hilton Bosphorus İstanbul otelinde hekimler ve sağlık sektöründe hizmet veren farklı meslek gruplarının katılımı ile gerçekleşti. Health 4.0 StartUp Zone Yenilikçi Sağlık Teknolojileri Geliştiren Firmalar ile Bilim İnsanları Buluşmasına dair bir bölge iken, Health 4.0 TechPoint Geleceğin Tıbbına, Bugünden erişmek için ayrılmı bir bölge niteliği taşıdı. Health 4.0 Sağlıkta Yenilikler Kongresi sırasında konusunda uzman ve lider olan konuşmacılarımız ile katılımcılarımız arasında maksimum interaktif etkileşimi hedeflendiğinden Health 4.0 Discussion Point olarak oluşturulan alanda katılımcılar, konuşmacılara sorularını iletip, yorumlarını paylaşma ve tartışma şansını yakaladılar. Sergi alanı da Kongre süresi boyunca ziyaretçi ve katılımcılara açık vaziyette idi. Kongre’nin Başkanı Okan Üniv. Tıp Fak. Dekanı Prof. Dr. Semih Baskan idi. Kongre’de öne çıkan bir diğer isim de DoctorsClub’dan Dr.Hamza Gemici oldu “Yarının Tıbbına, Bugünden…” sloganıyla yola çıkan ve birçok farklı branştan hekimleri bir araya getirme başarısıyla öne çıkan kongrede 34 konferans 15 panel ve 2 çalıştayda 71 bilim insanı ve sektör profesyoneli konuşmacı olarak ağırlandı.Okan Üniversitesi’nin bilimsel desteği ve Doktorclub’ın katkılarıyla, Dünyadaki Health 4.0 gelişmelerinin tartışıldığı kongrenin programı yenilikçi sağlık trendleri ve bilimsel ve teknolojik gelişmeler içermesinden dolayı ilgi çekiciydi. Tıpta ve sağlık endüstrisinde son bilimsel ve teknolojik gelişmelerin katılımcılara aktarılması yanında farklı alanlardan bilim adamlarını, teknokratları, bürokratları ve yatırımcıları bir araya getiren kongre bu açıdan da ülkemizde bir ilk olmuştur. Ayrıca kongrede dikkat çeken noktalardan biri de geleceğin hekimlerinin ve bilim insanlarının yetişmesine katkı vermek amacıyla, asistan ve öğrencilerin kongre katılımlarının sosyal sorumluluk projeleri çerçevesinde pozitif ayrımcılık yaparak desteklenmesi oldu. Bu manada Programı ve Kapsamı ile Türkiye’de bir ilk gerçekleştirildi.
Kongre’ye genel olarak bakıldığında öne çıkan hususlara dikkat çekmek gerekirse, Konvansiyonel sağlık hizmetlerinin sonuna yaklaştığımız günümüzde, teknolojik gelişmelerin ve dijitalleşmenin sağlık hizmetleri sunumuna yansımasının getirdiği değişim çok hızlı yaşanması gerçeğinden dolayı birey, makine ve veri ilişkisini konu alan dördüncü sanayi devrimi çağında, öğrenen sağlık sistemi tesis etmeyen ve veriye dayalı yaklaşımlarla eyleme yönelik bilgi üreticisi olmayı beceremeyen ülkelerin sağlık alanında rekabet edemeyeceği hususu merkeze alındı. Bunun yanısıra geleceğin sağlığında kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımlarını, uzaktan hasta erişimi/takibini ve yapay zeka algoritmalarının ehemmiyetine vurgu yapıldı.
Yapay Zeka
Bu bağlamda Tıbbi Yapay Zeka Kullanımları ve Yeni Trendler açısından Sağlıkta Yapay Zeka Kullanımı ve Gelecek Trendler konulu Afşar Akal tarafından yapılan sunumda IBM Watson platformunun çözüm mimarisi tanıtılarak, onkoloji, genetik, ilaç keşifleri, tıbbi görüntüleme gibi konularda teşhis ve tedavi amaçlı tıbbi yapay zeka çözümleri örneklendirildi. Öte yandan gelecek trendlerine dair Sağlıkta Blockchain ve Makine Öğrnenmesi ile yenilikçi tıbbi cihaz ve yapay zeka çözümlerine de değinildi . . Medikal Simülasyon Teknolojileri tarafında evvela simülasyon kavramını daha iyi anlaılabilmesi için simülasyonun tarihsel sürecin e değinildi . Geçmişi M.S. 6. Yüzyılda oynanan Chaturanga adlı satranç benzeri savaş oyununa kadar uzanan simülasyonun mesleki gelişime ve sektör güvenliğine en büyük katkısı havacılıkta yaşanan süreçte net olarak izlenebildiği ortaya koyuldu. Acıbadem Üniversitesi, CASE Direktörü Yrd. Doç. Dr. Emin Aksoy’un Diğer endüstrilerde olduğu gibi tıp alanında da simülasyon mezuniyet öncesi ve mezuniyet sonrası eğitimin vazgeçilmez bir parçası haline geldiğine dikkat çektiği sunumunda medikal simülasyonun hasta güvenliğine katkıda bulunurken malpraktis vakaları da azalmasında da rol oynadığına vurgu yaptı. Yapılan çalışmalardan çıkan bulgulara binaen Tıp eğitiminde kullanılan simülasyon modaliteleri interaktif sanal gerçeklik bazlı ciddi oyun modüllerinden, beceri maketlerinden, simüle hastalardan, manken bazlı hasta simülatörlerinden, konsol bazlı cerrahi girişim simülatörlerinden, hibrid yöntemlerden, denek hayvanı kullanılan cerrahi eğitimlerden ve kadavra bazlı eğitimlerden oluşmakta ve önümüzdeki yıllarda sanal gerçeklik ve arttırılmış gerçeklik bazlı simülasyon modülleri daha yaygın kullanılmaya başlanacağı öngörülmekte. Bu çerçevede 2013 yılının Ekim ayında faaliyet göstermeye başlayan CASE(Center of Advanced Simulation and Education) merkezinin bahsi geçen tüm simülasyon modaliteleri kullanılarak mezuniyet öncesi ve sonrası eğitimler verilmesine yönelik çalışmaları aktarıldı SSIH (Society for Simulation in Healthcare) ve NASCE(Network of Accredited Skills Centers in Europe) tarafından uluslararası alanda akredite edilmiş olan CASE’in , 2016 yılının Nisan ayında CASE robotik olarak cerrahi alanında “Global Training Center” olmaya hak kazandığına dikkat çekildi. . Günümüze kadar yaklaşık 65.000 kişinin eğitim aldığı merkezde mezuniyet öncesi eğitimlerin yanı sıra laparaskopik cerrahi, robotik cerrahi ve kadavra bazlı ortopedi, üroloji, genel cerrahi, plastik cerrahi beyin cerrahisi ve baş boyun cerrahisi eğitimleri de verildiği dile getirildi. Bunun yanı sıra merkezimizde medikal simülatörler ve ciddi oyun teknolojileri konusunda AR-GE çalışmalarının da yapılmakta olduğuna dikkat çekildi.
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü
Kongre Açılışının ardından Kamu Sağlık Hizmetlerinde Gelecek ve Dönüşüm isimli sunumunu gerçekleştiren İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nden, İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, günümüzde teknolojik gelişmelerin ve dijitalleşmenin sağlık hizmet sunumuna getirdiği değişim;,Sağlık Sisteminin dünü ve bugünü,,Sağlık Sisteminde teknolojik gelişmeler dijital yenilikler,Sağlık Sisteminde teknolojik gelişmeler ve dijitalleşmenin analizi, başlıkları altında ve sibergvenlik hususunu da dahil ederek değerlendirdi. Sağlık Bilgi Sistemlerinin Siber Uzay’daki yeri ve öneminden, Klinik kalite indikatörlerinin hesaplanmasında da kullanılan Ulusal Sağlık Sistemi(USS) veri toplama kayıt doğrulama ,depolama, Karar Destek Sistemleri (KDS) Raporlarına kadar çeşitli konulara da temas etti.
Beyin ve Sinir Cerrahisi
TUS sınavlarında Beyin ve Sinir Cerrahisinin en az tercih edilen üç branştan biri ve bu husus tıp camiasını bir hayli üzmekte. Türk Nöroşirürji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şükrü Çağlar EntegreTedavi Üniteleri ve Nörosuitler sunumu esnasında Beyin cerrahlarının Türkiye’deki açmaz noktalarına ve bürokrasi kaynaklı sorunlarına, diğer yandan piyasa koşullarında bazı teknolojik ve tıbbi malzemelerin temininde yaşanan zorluklardan mütevellit cerrahların nasıl ameliyat yapmaktan çekinir hale geldiği noktasına ve defansif tıbba dair öngörlere kadar kadar çeşitli noktalara temas ettiği sunumunda İnsan ömrünün uzamasıyla yaşlanan omurganın sebebiyet verdiği sinir sistemi hastalıklarına eşlik eden olası beyin hastalıklarının toplum sağlığının yanısıra toplumun maddi manevi kaynaklarını da nasıl tüketir hale getirebileceğine işaret etti ve dnya çapında konuya ilişkin çözüme yönelik başlatılan girişimlerden söz etti. Kaliteli tıbbi ürün üretmenin öncelikle Ar-GE çalışması gerektirmesi hasebiyle maliyeti uzun dönemde arttırıcı bir unsur olmasıyla birlikte Türkiye’de son yıllarda bu hususta ciddi ve dedike çalışan, dünyaya ürünlerini pazarlayan, birçok hekim tarafından kullanılan ürünler tasarlayıp pazarlayan ciddi Türk firmaları olmasının sevindirici olduğunu düşünen Çağlar’a göre Bunların yanısıra dünyanın halihazırdaki mevcut durumunda pek çok uluslararası firmanın en önemli ayağı Türkiye ve Türkiye bu anlamda referans ülke olma durumunda. Türk nöroşirürjisi dünyada çok önemli bir yerdedir. Çalışkan ve yenilikçi disiplinler peşinde koşmanın yanısıra ekip ruhuna inanan Çağlar Türk Nöroşirürji Derneği bünyesinde Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile mevcut sorunların çözümüne ynelik gerçekleştirilen paylaşım ve işbirlikteliklerinin önemine de dikkat çekti.
Macaristan Sağlık Sistemi
Türk Macar İş Adamları Derneği Dr. Kamil Nas, 93.000 km2 lik yüzölçmü ve 10 milyon nüfusa sahip 19 bölgeden oluan GSYİH'sı yaklaşık 105 milyar EUR olan ve kişi başı yıllık milli geliri 10 binbeşyüz EUR civarında olan .Macaristan ve Sağlık Sistemine dair bilgleri aktardı Buna göre ,Macar Sağlık Sigortasına istinaden Gelir ve Çıktı 1901 milyar Ft'ye(Macar Forint) ‘e eşit ve bu (GDP. ) da GSYİH'nın% 6'sına denk geliyor. Macaristan Sağlık Sisteminde Birinci Basamakta Aile Hekimi Doktorları ve Aile Hekimliği Çocuk Doktorları bulunmaktadır. Birinci basamakta 6300 birim var ve çoğunlukla özel. Ebe hizmeti var ve Ebe hizmet sisteminde 1770 ünite var. Okul sağlığı hizmetlerinde 2310 adet vardır ve bunların çoğu şehir belediyesine aittir. 2300 dişhekimliği servis birimi var ve bunlar çoğunlukla özel olan karışım birimleri.
Poliklinik hizmetinde şehir belediyesine ait veya özel kurum tarafından idare edilen Bağımsız klinikler bulunmaktadır. Hastanenin ait olduğu hastane klinikleri hükümete aittir.
Hastane hizmetinde 42.000 aktif yatak ve 12.000 kronik yatak ve 15.000 rehabilitasyon yatağı bulunmaktadır. Hastaneler çoğunlukla hükümete aittir ..İnsan kaynağı açısından da Macar Sağlık sektöründe 150 000 sağlık çalışanı ve yaklaşık 35.000'i aktif doktor bulunmaktadır.
Manyetik Rezonans Görüntülemede Teknolojileri
Manyetik Rezonans Görüntülemede Teknolojileri 40 seneyi aşkın bir süre önce bulunan Manyetik Rezonans (MR) görüntüleme teknolojisi, günümüzde birçok hastalığın tedavisinde oynadığı rol bakımından ehemmiyet arzetmektedir. MR görüntüleme, vücut yüksek manyetik alan altında iken rezonans frekansı denen özel bir frekansta uygulanan radyo-frekans güce vücudun ürettiği zayıf bir eko hassas alıcılar ile algılanıp görüntü oluşturma prensibine dayanmaktadır. Bu bağlamda Manyetik Rezonans Görüntülemede Teknolojileri başlıklı sunumunda Bilkent Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ergin Atalar vücudun içindeki yumuşak dokuları çok yüksek bir kontrast ile görüntüleyebilen bu teknolojinin dört temel bileşeni olduğuna bunların tüm vücuda yüksek ve düzgün manyetik alan uygulayabilen bir mıknatıs;ikinci olarak manyetik alanın zamana ve yere göre kontrollü bir şekilde değişimin sağlayan gradyan sargısı; üçncü olarak tüm vücuda radyo-frekans güç vermeyi sağlayan sargı ve son olarak da vücuttan gelen eko sinyalini almaya yarayan alıcılar olduğuna dikkat çekti .. Ayrıca bu cihazın kontrolünü sağlayan, sargılara verilen akımları oluşturan ve alınan sinyalin bilgisayarlara ulaşmasını sağlayan elektronik devreler MR görüntüleme cihazının donanımını oluşturmakta olduğunu belirtti. 2009 yılında Kalkınma Bakanlığının desteği ile kurulan Ulusal Manyetik Rezonans Araştırma Merkezi bu teknoloji üzerinde çalışan araştırmacılar için olanak sağlamakta olduğuna ve hali hazırda 15 öğretim üyesinin görev yaptığı merkezde 100ü aşkın araştırmacının çalışmakta olduğu kaydedildi. Buna ilaveten geliştirilen MR görüntüleme teknolojilerini Türk insanının hizmetine sunmak için Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfının bir kuruluşu olan ASELSAN ile stratejik bir ortaklık geliştirip, yerli MR görüntüleme cihazı yapımı konusunda çalışmalara başladığına vurgu yapıldı..Sunumda burada bahsi geçen birimlerde kullanılan teknolojilerin önemli bir kısmı ASELSAN’ın savunma elektroniği alanındaki faaliyetlerinde kullandığı teknolojiler ile büyük benzerlikler içermekte ve bu sayede, savunma sanayi tecrübesi ve kazanımlarının MR görüntüleme alanında faydaya dönüştürülmesi mümkün olduğu anlaşıldı. 40 seneyi aşkın süre boyunca savunma elektroniği teknolojileri üzerinde çalışarak önemli mesafeler kaydeden ASELSAN’ın , medikal cihaz teknolojileri alanında ve özellikle de MR görüntüle cihazının yerlileştirilmesi projesinde UMRAM ile işbirliği içerisinde çalışmakta olduğu kaydedildi ve MR görüntüleme cihazının yerlileştirme hedeflerine değinildi..
Biyoteknoloji
Amgen Türkiye Genel Müdürü Güldem Berkman’de ilaç endüstrisinin geleceği: biyoteknolojide son gelişmelere değindiği sunumunda Modern biyoteknolojinin temelleri, 20. Yüzyılın başlarında atıldığına, Biyoteknoloji teriminin, ilk olarak 1919 yılında, Macar bir ziraat mühendisi olan Karl Ereky tarafından biyoloji ve teknolojinin bir arada kullanılmasını tanımlamak için kullanıldığına,bundan yaklaşık yarım asır sonra, rekombinant DNA teknolojisinin keşfini biyoteknolojideki diğer gelişmeler takip ettiğine ve gelişmiş ilaçlar, tıbbi cihazlar, tanılar, biyomateryaller ve çok sayıda ürün geliştirilebildiğine dikkat çekti. Bugün biyoteknolojik ilaçlarda keşfetme ve geliştirme sürecinde mümkün olduğunca insanın genetik validasyonundan yararlandığına dikkat çeken Berkman,biyolojik ilaç üretiminin canlı hücrelerle çalışmak manasına geldiğine ve bunun da süreci karmaşık ve güç bir görev haline getirdiğine dikkat çekti. Moleküler genetik uygulamaların umut verici özelliğini fark eden şirketler arasında ilk sıralarda yer aldığını ifade etti ve protein mühendisliğinden (protein engineering) yeni nesil dizilimlemeye (next-Gen sequencing) kadar biyoteknolojideki birçok yenilikçi ve öncü yaklaşımı geliştiren Amgenin ciddi hastalıkların tedavisinde yenilikçi tedavilerin geliştirilmesinde öncü şirketlerden olduğunu ve hastalıkların tedavisi yolundaki hikayesiyle ilaç sanayinin de geleceğine ışık tuttuğunu belirtti.
Kişiselleştirilmiş Tıp ve Değere Dayalı Sağlık Persektifi
Kongrenin ilk günü kokteyli öncesi son sunumlarından biri de Deliotte’den Gizem Cihan’ın “Geleceğin Sağlığında Kişiselleştirilmiş Tıp ve Değere Dayalı Sağlık Bakış Açısı Kilit Rol Oynuyor” başlıklı prezentasyonuydu. Tıp öğrencilerinin uzmanlık bilgilerini ve deneyimlerini artıran bilişsel sistemlerden, kendi uzuvlarımızdan daha güçlü ve hızlı protezlere yapay zeka, sağlığa bakış açımızı kökten değiştirdiğine ve topolojik veri analizi ve bilişsel analitik metotlarıyla kompleks özelliklere sahip hasta alt gruplarına en uygun tedavi seçeneğini tahmin edebilen yöntemler gibi ileri analitik uygulamalar, klinik ve yönetsel iş süreçlerinde çoktan test edilmeye başlanmasına dikkat çektiği snumda Cihan’ın değindiği bir baka konu da blockchain teknolojilerinin sağlık verisinin daha güvenli paylaşımına olanak sağlayarak kişisel ve toplumsal uzun vadeli sağlık çalışmalarını ve dolayısıyla değere dayalı tıp sistemine geçişi desteklemesiyle ilgiliydi. Henüz yeni bir kavram sayılabilen Blockchain alanında Deloitte tarafından 2017’de yapılan ve yıllık geliri 500 Milyon ABD Doları ve üzeri olan 308 ABD şirketinin üst düzey yöneticileriyle gerçekleştirilen son anket, yaşam bilimlerinde anket katılımcılarının %17’sinin hâlihazırda blockchain teknolojilerini kullandığını, %35’inin ise 2017 içinde bu uygulamalara geçiş yapacağını gösterdiğine vurgu yaptı. Bu minvalde mevcut very ve olguları da dile getirdi. Buna göre teknolojik gelişmeler ilgili kurumları, politika yapıcılarını ve yasal düzenlemeleri zorlayacak hızda hayatımıza giriyor. Dünya genelinde sağlık verisi 2010’da her 3 yılda bir iki katına çıkacak hızda büyürken 2020’de bu gelişimin 3 aydan kısa sürmesi bekliyor. Teknoloji katlanarak gelişimine devam ederken gelecekten tam olarak ne beklemeli, adımlarımızı neye göre atmalıyız? Şeklindeki soruya cevap aama yolunda geleceğin sağlığını daha iyi anlayabilmek ve en iyi gelişim eğrisini yakalayabilmek adına günümüz dünyasında neler yapılması gerektiğini kestirebilmek adına zoom in – zoom out dediğimiz yaklaşım ile stratejilerin oluşturulmasını önerdi.Silikon vadisinin başarılı şirketlerinden doğan bu yaklaşımın, geleceğin trendlerini yakalamak isteyen organizasyonların gözdesi olduğundan söz etti. zoom in – zoom out yaklaşımın temel prensibi bugünün bulguları ve trendleriyle önümüzdeki 20 yılda sektörün nereye geleceğini analiz ederek (zoom out fazı) bu doğrultuda 6 ay ve 1 yıl arasındaki kısa dönemde atılması gereken öncelikli adımları belirlemekten (zoom in fazı) geçmekte. Benzer bir düşünce sistematiğini sağlık alanına taşıyarak öncelikle önümüzdeki 20 yılda sağlık sektörünü gözümüzde canlandırmaya çalışalım şeklinde konumların ardından dijitalleşmenin sağlık alanındaki son dalgası olan Sağlık 4.0 ortamında, bilişsel teknolojilerin endüstriyi topyekûn değiştirerek değere dayalı kişiselleştirilmiş tıp perspektifini tedaviden önleyici programlara sağlığın her alanında mümkün kılmasını ve bu anlayışı yaygınlaştırmasını beklediklerine vurgu yaptı.Giyilebilir teknolojilerin kullanımının artması ve yaygınlaşması, sağlık verisinin birçok kaynaktan daha kolay elde edilir hale gelerek bu alandaki büyük veri çalışmalarının hızlanması, biyo-algılama teknolojisinin yükselişi, yapay zeka ve robot teknolojisinin tıbbi cihazın yanı sıra farma araştırmalarındaki verimi yükseltmesi gibi bir çok faktör bu savı desteklediğinden ‘zoom out’ perspektifine göre geleceğin sağlığında kişilerin genomuna, davranışsal, sosyal ve çevresel faktörlere göre değişiklik gösterebilecek derece hassas tıp uygulamalarının yaygınlık kazanmasını bekliyor olmalarıyla bağdaştırdı Uzun vadede beklentilerine istinaden 6-12 ay arasında alınması gereken aksiyon adımları ise: üretilen ürün veya teknolojinin değerinin doğru olarak tespit edilebilmesi, gösterilebilmesi, optimize edilmesi ve yaratılan değeri dikkate alan bir bakış açısıyla finanse edilmesi olarak sıralandı. Sadece tıbbi değerden bahsetmenin nihai hedefe ulaşımda eksik kalacağına dikkat çekildi ve yaratılan tıbbi değerin yanı sıra toplumsal etkilerin, sağlık hizmet sunumu geliri ve maliyet üzerindeki etkilerin, diğer klinik olmayan etkilerin ölçülmesi gerekliliği değerlendirmelerinde bulunuldu..
Akademik Bilgi Nasıl Ticarileştirilir
Koç Üniversitesi Translasyonel Tıp Araştırma Merkezi Yönetim kurulu üyesi ve Direktör yardımcısı, ekran görüntüleme sistemleri, sensörler ve mikrot-ek-noloji alanlarında 40’tan fazla patente sahip olan ve gelecek nesil giyilebilir ve 3 Boyutlu ekran teknolojiler geliştirme çalışmaları için Avrupa Araştırma Konseyi tarafından verilen prestijli ileri seviye araştırma ödülünü kazanmış olan Prof. Dr. Hakan Ürey, Koç Üniversitesi Optik Mikrosistemler Laboratuvarında geliştirdikleri yeni teknolojiler, cihazlar, patentler, ve şirketlerin hikayesini aktardığı .Akademik Bilgi Nasıl Ticarileştirilir? 50 patent ve 4 Şirket Hikayesi başlıklı bir sunum gerçekletirdi. Yüksek Teknoloji Medikal Cihazlarn geliştirlmesinde Türkiye'de karşılaşılan sorunlara dikkat çekti
Akılcı Farmakoterapi (RPT)
Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Zafer Güney ise şu ekilde değerlendirmelerde bulundu. Akılcı Farmakoterapi (RPT), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından doğru ilaç, doğru endikasyon ve doğru doz olarak hasta ve toplumla birlikte en düşük dozda tanımlanmaktadır. RPT için kriterler ilacın etkinliği, güvenliği, uygunluğu ve maliyetidir. Kılavuz ilkeler ve yerel dilde yönerge varlığı da önemli konulardır. Türkiye'de Sağlık Bakanlığı'nın faaliyetleri ve bazı hastalıkların tedavisinde RPT'nin önemini vurguladı diğer yandan reçetesiz ilaçlar konusu gerek sunumu esnasında gerekse sonrası sorulan sualler açısından oldukça öne çıkan bir konu oldu..
Kalite Sistemleri
Beyin cerrahisi ve onkoloji odaklı, yaklaık 600 çalışanı olan Acıbadem Üniversitesi’nde Genel Sekreter ve Acıbadem Sağlık Grubu’nda İcra Kurulu üyesi olarak görev yapan , Acıbadem’de kalite sistemi EFQM Mükemmellikte Kararlılık belgesi, merkezi kurullumunda etkin olan ve sterilizasyon ünitelerinin ISO 9001 sertifikası aşamalarından sonra Joint Commission International (JCI) akreditasyonunu alınmasında katkı sunan, Sağlıkta Kalite İyileştirme Derneği’ni (SKİD)nin kurucularından, ValueHealth’den Dr.Hasan Kuş sunumunda aralarında altı sigmanın da olduğu kalite sistemlerine ve geleceğin sağlığındaki önemine değindi.
Türkiye'de İlaç AR-GE'si
Türkiye'de İlaç
AR-GE'sinin geçmişi, bugünü ve yarını konulu sunumunda
İstanbul Üsküdar Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı
& Nöropsikofarmakoloji Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü, Prof.Dr. İ.
Tayfun Uzbay
Geçerli bilimsel bilgi üretme ve bunu
teknolojiye dönüştürme yeteneği bir ülkenin en etkili zenginlik kaynağı ve
uluslararası saygınlık gücü olduğuna . 21.inci le insanlığın teknolojik
gelişmeye paralel olarak hızlı bir biçimde yeni bilgiler oluşturması ve bilgiyi
çok hızlı yaymasıyla yeni bir döneme
girdiğine işaret etti. Ortaya koyduğu değerlendirmeler açısından, bu yüzyılın
henüz ilk yirmi yılı dolmadan bilimsel bilgi ile teknoloji kol kola girerek
ulaşım, iletişim ve sağlık başta olmak üzere birçok alanda insan yaşamında
önemli gelişmelere yol açtı. İlaç ve eczacılık bilimleri de sağlık başlığı
altında en çarpıcı gelişmelerin yaşandığı alanlardan biridir. Dünyada toplam
Ar-Ge harcamalarının sektörel dağılımında ilaç ve biyoteknoloji ürünleri
yazılım ve bilgisayarın önünde ilk sırada yer almaktadır. Bu yüzyılın
başlarında yaklaşık 500 milyar dolar olan dünya ilaç pazarı halen ikiye
katlayarak 1 trilyon doları aşmış durumda. İlacın keşfi ve insana verilebilir
etkin bir formda geliştirilmesi ilaç Ar-Ge’sinin en önemli bileşenleridir.
Türkiye’nin ilaç ile ilişkisinin ne geçmişinde ne de bugününde küresel sistem
içinde etkili olabilecek ekonomik değeri yüksek önemli keşifler bulunmamaktadır.
İlaç AR-GE’si daha çok muadil/benzer ürünlerin Türkiye’de geçerli standartlarda
ve kalitede üretilmesi ile sınırlıdır. Osmanlı’nın son dönemlerinden başlayarak
Türkiye’de ilaç imalatında daha çok eczacıların öncülük ettiği laboratuvarlar
kurulmuştur. Ecz. Etem Pertev, Ecz. Mustafa Nevzat Pısak, Dr. İbrahim Ethem
Ulugay, Ecz. Süleyman Ferit Eczacıbaşı ve Eczacı Kemal Atabay daha sonra yerli
ilaç endüstrisinin de temelini atan ve geliştiren önemli şahsiyetler olarak
karşımıza çıkmaktadır. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nde 1928 yılında kurulan Dr.
Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü de koruyucu hekimlik için önemli aşı ve
serumların üretimini başarı ile gerçekleştirmiştir. Ordunun ilaç gereksinimini karşılamak
üzere 1965 yılında Ankara’da Ordu İlaç Fabrikası kurulmuştur. Türkiye’de 1954
yılında çıkarılan “yabancı sermayeyi teşvik yasası” ile yabancı ilaç firmaları
kendi tesislerini kurarak kendi müstahzarlarını Türkiye’de üretip kullanıma
sunmuşlardır. Abbott, Bayer, Carlo Erba, Farmitalia, Glaxo, Hoechst, Knoll,
Merck, Pfizer, Roche, Sandoz, Scherring, E.R. Squibb, Ciba ve Wyeth yabancı
endüstrinin Türkiye’yedeki öncüleri olmuştur. Günümüzde ilaç endüstrisinde
çoğunluğu oluşturan kimyasal formüllü ilaçların yanına biyolojik temelli, yani
canlılardan üretilen ilaçlar önemli bir alternatif olarak sunulmaktadır.
Biyoteknolojideki gelişmeler ve endüstriyel internet uygulamaları ilaç ile
tedavi alanında köklü değişiklikler yaratmaya başladı. Genetik haritalar
üzerinden sadece hastalık riskleri saptanmakla kalmıyor ilaçla kişiye özel
tedavide de önemli gelişmeler oluyor. Yeni ilaç geliştirmede yazılım
mühendisliği ve bilgisayar teknolojisi daha çok işin içine girmekte. Dikkate alınması gereken başka bir nokta, yeni
gelişmelerin bilimsel bilgi ve teknoloji üretmede yetersiz ülkeler için
beklenenin aksine daha pahalı ve zahmetli olacağıdır. Türkiye’de ilaç ve
eczacılık bilimi bakımından temel sorun ise, yeni keşiflere yol açabilecek
şekilde bilimsel bilgi üretimi ve bunun teknolojiye dönüştürülüp ekonomiye
yeterince katkı sağlanamamasıdır. Örneğin, dünya bilimine sunduğumuz kendi
özgün bir ilacımız veya ilaç geliştirmeye yönelik özgün bir teknolojimiz bulunmamaktadır.
Bunun sebebi de Türkiye’de bilimsel
iklimin yetersiz olmasıdır. Her ne kadar yeni teknolojileri kendi ülkemizde
uygulasak da temel eğitim ve AR-GE özelinde çözmemiz gereken önemli sorunlar
var. Bunların başında eğitimi AR-GE ve
inovasyonu kolaylaştıracak şekilde yeniden dizayn etmek gelmektedir.. Aksi
halde küresel rüzgarlar önünde savrulmaktan kurtulamayız.
Kök Hücre
Kök
hücre ve gelecek başlıklı sunumunda Erciyes Üniversitesi Kemik İliği ve Kök Hücre
Tedavi Merkezi’nden Prof. Dr. Ali Ünal sunumunda
gelecekte kök hücrelerin hemen her hastalığa çare olabileceğine ilişkin
yanlış bilgiler ile donatılmış bulunma olunduğuna bu tür bilgilerin insanlarda çok abartılı bir
umut, bazen de derin bir ümitsizliğe neden olmakta olduğunu kaydetti ve şu
şekilde değerlendirmelere yer verdi. Kök hücre araştırmalarının
sonuçlarını genellemek son derece yanıltıcı olabilir. Kök hücre
araştırmalarında, hayvan deneylerinin sonuçları çok olumlu olsa da, insanlarda
bu tedavilerin her zaman başarılı olmadığı görülmektedir. Bazen de çok uzun
süren ve zahmetli araştırmalar, hayal kırıklığı ile sonlanmaktadır.
Evvela bilinmesi gereken şudur ki , tıpta giderek artan kişiselleştirilmiş
tedavi ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle, her hastalığın tedavisinde, başarılı
olabilecek kök hücre tedavisi ve tipi tamamen farklı olabilir. Lösemi,
Lenfoma, Multipl Myelom gibi Hematolojik maliğnitelerde, kemik iliği ve
periferik kan kök hücre nakli; kök hücre tedavilerinin ilk ve çok etkili
örneğidir. Eklem hastalıklarında kıkırdak hücresi uygulaması, kalp ve
damar hastalıklarında mezenkimal kök hücre uygulamaları , kemik iliği nakli
sonrası vericinin hücrelerinin alıcıya karşı reaksiyon başlattığı (Graft versus
Host hastalığı) durumlarda ve bazı otoimmün hastalıklarda mezenkimal kök hücre
uygulamaları, kök hücre tedavilerinin yaygın olarak kullanılan örnekleridir.
Kök hücrenin kaynağı, elde edildiği doku ve uygulama yeri çok farklı olabilir.
Kök hücre kaynağı; kişinin kendisi, akrabası, akraba dışı uyumlu verici,
uyumsuz akrabası olabilir. Kök hücre elde edilebilmesi için; kemik iliği,
periferik kan, adipoz doku, göbek kordonu ve kordon kanı kullanılabilir. Kök
hücre uygulaması; periferik kan yolu ile, kemik iliğine, organ veya doku içine
yapılabilir.Kök hücre tedavileri, birbirinden çok farklı özellik
göstermektedir. Öncül hücrelerin, sınırlı farklılaşma yetenekleri sayesinde,
uygun doku içerisine verilmesiyle, hedeflenen hücrenin yerini alması “başarı”
olarak kabul edilmektedir. Kök hücre ile yapılan tedavi girişimlerinde,
henüz tam olarak bilinmeyen asıl konu, hücrenin etki mekanizmasıdır. Bir
hücrenin, başka bir hücreye dönüşmesi, kök hücrelerin nakledildiği
dokuda bir dizi molekül salgılaması, kök hücrenin nakledildiği ortamdaki
faktörlere göre değişime uğraması ve bulunduğu ortamda etki göstermesi,
açıklanması gereken önemli konulardır. Çevre faktörleri tarafından yönetilen
bu etkiler nedeniyle, tedaviye gösterilen yanıtlar kişiden kişiye
değişmektedir. Bazen de istenmeyen çok farklı gelişmeler ve hatta tümör
gelişimi ile neticelenen vakalar görülmüştür. Örneğin, nöral öncü
hücrelerin beyin veya omirilik dokusu içerisine enjekte edilmesiyle
nöroblastoma benzeri tümörlerin gelişmesi; burun içerisinden alınan nöral
hücrelerin retinaya enjekte edilmesiyle gözde tümöral doku gelişmesi, hayal
kırıklığı yaratmış ve kök hücrelerin her zaman kontrol edilemeyeceğini
göstermiştir. Kök hücre tedavisindeki gelişmeler hızla artmasına rağmen,
başarılı sonuçların alınması belki de çok uzun yıllar alacaktır. Kyoto
Üniversitesi’nden Shinya Yamanaka, herhangi bir erişkin hücresinin yeniden
programlanabileceğini göstermiş ve kök hücre dünyasına yeni bir umut
getirmiştir. Bu teknikle, bir deri hücresi “pluripotent” evreye geri
döndürülmüş ve buradan herhangi bir hücre türüne, örneğin kalp kası
hücresine veya nörona dönüştürülebilimiştir. Bilim dünyasında çığır
açan bu gelişme embriyonik kök hücre tartışmalarına son noktayı koyarken
araştırmacılara da sınırsız bir kök hücre kaynağı sunmuştur. Dr.
Yamanaka 2012 yılında, uyarılmış pluripotent kök hücreler ve erişkin
hücreleri yeniden programlama teknolojisiyle Fizyoloji ve Tıp Nobel
Ödülü’nün sahibi olmuştur. Bu gelişmeler, kök hücrelerin birden çok
hastalık için, yeni tedavilere olanak sağlayacağına işaret etmektedir. Deri
hücrelerinden, kök hücre elde edip, daha sonra bu hücreleri normal gelişim
yol ağına sokarak erişkin retinal hücrelere farklandırılmış ve bu hücreler,
retinaya enjekte edilerek, tekrar görme konusunda çok büyük başarı elde
edilmiştir. Fakat en büyük problem, elde edilen yeni retina hücrelerinde
mutasyon gelişmesi ve bu hücrelerin tümöral gelişime zemin hazırlaması
olmuştur. Pluripotent kök hücreler hızlı ve sonsuz sayıda çoğalma kabiliyetine
haizdir. Ancak, birden fazla hücre döngüsünden sonra mutasyon riski
artmakta ve bu mutasyonlarla kanser tetiklenebilmektedir. Şayet hücre çoğalması
kontrol altına alınabilirse, bu yolla, hastanın kendi kök hücreleri
kullanılarak, kişiselleştirilmiş ilaçlar geliştirilebilecektir.Kök hücre
tedavisinde bir başka mühim husus da; tedavi uygulanabilecek potansiyel hastalık
sayısının sınırlı olmasıdır. Başta kan hastalıkları olmak üzere, parkinson
hastalığı, retina ve kornea hastalıkları, kalp ve karaciğer hastalıkları,
diyabet, omurilik hasarı, eklem hastalıklarında kök hücre tedavileri
uygulanabilmektedir.Uzak gelecekte, insan kaynaklı kök hücreler, hayvan
embriyolarına enjekte edilerek, insan organ ve dokuları, pankreası veya
karaciğeri oluşturulabilecektir. Bu gelişmeler sonucu binlerce insana yardım
etmek mümkün olacaktır. Ancak, bu araştırmaların olumlu şekilde sonuçlanması,
daha uzun yıllar alacaktır.
Teletıp Uygulamaları
Görüntülü görüşme/video-konferans, sesli arama ve mesajlaşma yazılımları sağlık sektörü yanında pek çok sektörden şirketleri müşterileri ile buluşturup onlara interaktif iletişim kurma imkanı sağlayan çözümlerin sunulduğu bir şirketin standı Kongre’nin dikkat çekici unsurlarından bir tanesiydi. Bir internet tarayıcısından diğerine yüksek kaliteli iletişim sağlamayı mümkün kılan WebRTC, Web Real-Time Communication yani Web tabanlı gerçek zamanlı iletişim ve telekomunikasyon kelimeleri zaten algıyı br hayli seçici hale getirdiğinden ilk gün gerçekleşen kokteyl esnasında öncelikle dikkatimi çeken ögelerden biri olmuştu. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Biyomühendislik Bölümü Labaratuvar ‘ından Dr.Hüseyin Cumhur Tekin ve Ergün Alperay Tarım’ın Doktor Hasta Görüntülü görüşmesine dair hasta kitlesini genişleten Teletıp Uygulaması idi bahsi geçen çarpıcı öge. Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı'ndan aldığı destek ile yüzde yüz milli sermaye ile kurulan ve Türkiye sağlık sektörüne çağdaş ve dinamik bir bakış açısı kazandırma hedefinden yola çıkan şirketin, akıllı teletıp platformlarıyla telekomunikasyon imkanlarıyla tek bir dokunuş ile doktorla hasta karşılıklı görüşebilme imkanı sağlaması bakımından bir hayli dikkat çekici bir uygulama idi. Saniber Yazılım Mühendislik ArGe ve Sağlık Hizmetleri şirketi Teletıp Akıllı Telefon Uygulaması,Teletıp Platformu Entegreli Portatif Değer Ölçüm Cihazlarıgibi ürünlerin yanısıra Teletıp Sistemleri Danışmanlığı,Görüntülü Görüşme Yazılım Hizmetleri,,Biyomedikal Ürünler ArGe ve Danışmanlık gibi çeşitli hizmetler veren , Ulutek Teknoloji Geliştirme Bölgesi'nde kurulu ve , fikri sinai haklar bakımından detayını bilmemekle beraber sözkonusu uygulamanın sahipliğinde adı geçen bir şirket. Saniber'in yürütmekte olduğu AR_GE faaliyet konuları ise Kişiye özgü tıp (PM),Hastalık erken tanı sistemleri Taşınabilir hastalık teşhis ve tedavi cihazları,Sağlık sektörüne yönelik mikro- ve nano-teknolojiler olarak sayılabilir. Teletıp, telekomünikasyon ve bilişim teknolojilerinin kullanımı ile hastanın tıbbi bilgiye erişiminin sağlanması böylelikle hastalıkların uzaktan teşhis, tedavi ve takibinde kolaylık sağlanması fikrinden hareketle oluşturulan Doktorhatta Teletıp Platformu, 3G/4.5G teknolojisinin yaygın kullanımının avantajı ile hastalara lokasyonlarından bağımsız olarak doktorlarına görüntülü olarak ulaşabilme imkanı tanımaktadır. Doktorhatta uygulaması hem iOS hem de Android işletim sistemli mobil cihazlarda kullanılabilecek şekilde geliştirilmiştir. Kullanıcılar bilgisayarlarından web tarayıcıları vasıtasıyla da uygulamaya erişebilmektedirler. Calltory Uygulaması ise, kullanıcılarını görüntülü görüşme/video-konferans, sesli arama ve mesajlaşma yöntemi ile buluşturan online bir platform. Profesyonel meslek sahiplerini ve şirketleri hedef kitlelerle buluşturup onlara interaktif iletişim kurma imkanı sağlayan Calltory'e üye olan kullanıcılar, Calltory'deki diğer üyelerin profesyonel bilgilerini inceleyip istedikleri takdirde online görüşme talebinde bulunabiliyor ve bu sayede talep ve ihtiyaçlarını profesyonellere güvenli ve hızlı bir şekilde iletebiliyorlar. Uygulama profesyonel meslek sahipleri ve şirketlerin bilgilerini Calltory’e doğrulatabilme imkanı da sağlamakta. Teletıp ‘a dair InTouch Health Con’dan Michael Chan’ın, Sağlıkta Ezberbozan İnovasyon başlıklı sunumu da Kongre’nin akılda kalıcı satırbalarından biri oldu.
Kongredeki iki çalıştaydan biri olan Onkolojide Yapay Zeka Kullanımı Çalıştayı isimli atölye çalışması da dikkat çekiici ögelerden biriydi. Üniversitelern standları yine kongrenin dikkat çekici unsurları arasında yer almaktaydı
Pharma 4.0 Etkinliği /Platformu
Sektörün önemli bileşenlerinden biri olan ilaç endüstrisindeki yaşanan son gelişmeler, yenilikler ve sektörel değer; kongre çerçevesinde yapıln “Pharma 4.0 Etkinlikleri” kapsamında katılımcılarla buluşturmaya imkan veren bir platform oldu..Pharma 4.0 ‘de yeni teknolojilerin ilaç üretim ve ar-ge süreçlerine, hasta odaklı ve kişiselleştirilmiş tüketim süreçlerine etkileri tartışılacak; bulut bilişim, büyük veri, yapay zeka, dijitalleşme ile desteklenen yeni dönemi konuşuldu. Ayrıca Pharma yine 4.0’de ilaç endüstrisinin yaşadığı değişim ve dönüşümü, kamu ve özel sektör firma temsilcileri, yurtiçi ve yurtdışından konuşmacılar ile kongremiz boyunca özel oturumlarla katılımcılara aktarıldı. Pharma 4.0'ın ana vizyonu olan; “Tedavi Etmekten Öte…” yaklaşımının oluşturduğu odak çerçevesinde, tüm sektörün nasıl etkileneceğini, kurumsal ve sektörel değerin nasıl arttırılabileceğini, gelecekte öngürülen işbirliklerini, yaklaşımları ve yeni pazarlama reflekslerini panel ve konferanslarda da değerlendirildi.
Doktorclub Awards 2017 Ödülleri
Kongre’nin ikinci akşamı yine bizzat katıldığım Health4.0, Sağlıkta Yenilikler Kongresi” kapsamındaki gala yemeği esnasında ödülleri sahipleriyle buluşturan Doktorclub Awards etkinliğine gelince ; öncelikle Doktorclub Awards, ülkemizde sağlık hizmetlerinin gelişimine ve büyümesine katkı sağlamayı, sektör profesyonellerinde ve hizmet veren kurum ve kuruluşlarda daha iyiye ve kaliteliye ulaşma arzusu yaratmayı, yenilikçi yaklaşımları ve işbirliğini desteklemeyi amaç edinen, kazananları sadece www.doktorclub.com üyesi hekimlerin oylarıyla belirlenen “Türkiye’nin Sağlık Ödülleri”dir. 2016 yılından bu yana önce Doktorclub.com üyesi hekimlere daha sonra sağlık sektörü paydaşlarına duyurularak başvuruların toplanmaya başladığı ödüllerdir. Doktorclub Awards, 2017 senesinde Yılın Doktoru Ödülleri, Yılın Sağlık Kurumları Ödülleri, Yılın Sağlık Sanayisi Ödülleri, ve Yılın Sivil Toplum Örgütleri Ödülleri olmak üzere dört ana başlık altında 10 kategoride dağıtıldı.Yılın Doktoru Ödüllerine bireysel başvurular için tıp fakültesi ve diş hekimliği fakültesi mezunu hekim olma kriteri aranırken diğer kategoriler için sağlık sektöründen ilgili kurum ve kuruluşlardan başvurular kabul edildi. 15 Ekim 2017’ye kadar yapılan başvurular Doktorclub.com üyesi 14.500 hekimin oylamasına açıldı ve ödüllerin kazananları, herhangi bir jüri veya seçici kurul olmadan Doktorclub üyesi hekimlerin tarafsız oylamaları ile belirlendi. Kazananlara ödülleri, bahsi geçen Gala Gecesi’nde takdim edildi. Ödül töreninin ardından ödül sahipleri ile kendilerinin ödüle layık görülen proje ya da uygulamaları www.doktorclubawards.com sitesinde ve www.doktorclub.com platformunda yayınlandı.
Sonuç :33.5 TTB STE/SMG Kredisi ile Akredite Edilen Health 4.0 Sağlıkta Yenilikler Kongresi’nde Tüm bilimsel oturum ve aktiviteler boyunca, Sivil Toplum Örgütleri ve ülkemizde önde gelen araştırma üniversitelerinin destek verdiği kongrede geleceğin sağlık trendlerinden sağlık hizmetlerinde dijitalleşme, medikal cihaz ve ilaç ar-ge çalışmaları, teletıp, kişiselleştirilmiş tedaviler, akıllı ilaçlar, branşlardaki son yenilikler, mobil ve e-sağlık hizmetleri, yapay zeka kullanımı, artırılmış gerçeklik, cerrahide 3D uygulamaları, giyilebilir ve taşınabilir tanı ve tedavi cihazları, nano teknoloji ve sağlık, geleceğin sağlık kurumları, tıp eğitiminde teknoloji ve dijitalleşme, medikal robotikler, mikroçip ve sensör uygulamaları gibi geleceğin önemli konuları paylaşıldı.
Ayrıca kongrelerin, güncel bilgileri aktarması yanında yaşanan deneyimlerin paylaşıldığı bir ortam ve yeni işbirlikteliklerine imkan sağlaması gerekliliği yönünde değerlendirmelerde bulunuldu. Paydaşlar arasındaki işbirliği ve iletişimi daha da arttıran Health 4.0 Sağlıkta Yenilikler Kongresi, ülkemizin bölgede daha etkin bir rol alması ve üretimde yerlileşme çalışmalarında ülkemizin vizyonuna katkıda bulunacağına vurgu yapıldı ve önümüzdeki yıl 4-7 Ekim 2018 tarihleri arasında yapılacak olan kongrede yüksek sayıda uluslararası katılım planlandığının da duyurusu yapılarak haziruna , yarının tıbbına ortak atılacak önemli bir adım olacağına inanılan bu kongrenin ikincisinde buluşmak dilekleriyle ve kapanış oturumu ile Kongre sonlandı .
Comments