BU YAZI TOPLUMUN BİR KESİMİNİN SURIYELI GOCMEN VE SIGINMACILARI TOPLUMDA OTEKILESTIRMEK VE TOPLUMUN DISINA ATMAK ISTEYENLERE VE KÜRESEL OLCEKTE KURESEL GUCLERIN (OBURDUNYALILAR)ın DUNYADAKI BU GOC SORUNUNU NASIL BESLEYIP BUYUTTUKLERINE DAIR BIR KRITIK NITELIGINDEDIR.ILKEMIZ ONCE INSAN HAKLARI VE DUNYA BARISIDIR. Hic bir ulkenin halkına zulm otekilestircilik ve onur kırıcı muamele kaul edilemez -ÇİĞDEM YORGANCIOĞLU
Dünya, kapısını kırıp zorla içeri girerek dışarı attıklarınızı kendi kapınızdan içeriye ‘Açık sınır politikası’ adı altında size evinizdeki huzuru vereceğiz sanrısı yaratanların giderek şiştiği bir gezegendir. Be hey gidi OburDünyalılar! Hukuki manası ve ne idüğü belirsiz bir şekilde "Misafir" deyip umduğunu değil bulduğunu yer mi diyorsunuz, acaba burada? "Geçici koruma rejimi" altında rejime girsinler de, OburDünyalılar biraz daha doysun diye mi bu çaba?
Bu nasıl bir şok zayıfla(t)ma diyeti, bunun diyetini kim ödüyor? Halbuki biz çocukken şöyle öğrendik iyiye iyi, kötüye kötü, katile katil, teröriste terörist, mülteciye “mülteci” denilir. Şeytanın müttefiki OburDünyalıları pasif ve yaptırım gücünden yoksun lanetlerle kınamak farkında oluşun ilk evrelerinde gereklidir ama yetmez. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin açıkladığı donelere göre Türkiye, Suriyeli (misafirlerin) mültecilerin sayısının 1 milyona yaklaştığı bir memleket. Kimi beyaz yaka miyop züppelere bakıyorum da sanki rahat batınca Suriye'deki savaştan keyfinden kaçtı bu korunmasız, çaresiz bırakılmış insanlar. Sanki arazilere çadır kuralım da, çocuklarımız bir yandan fuhşa zorlanırken, yavrukurt olup kampçılık oynasınlar, biz de dilencilik fantezisi yaşayalım, hatta kendimizi olabildiğince istismar ettirelim, dediler. Dünyada ve memlekette psikofizik davranışları ve halleri patolojik budala züppelerin sayısı liner değil adeta üstel artıyor her geçen gün. Zira kendisi ve çevresi ile uyum içinde yaşama konusunda şahsını kompetan gören bu mezkur züppeler sarkastik (alaycı) bir yolla adab-ı muaşeret kurallarına riayet etmedikleri gerekçesini ileri sürerek Suriyeli mültecilerin şeref ve haysiyetini de içine alır şekilde bir taarruz yolu ile medeniyete intibak kurslarına gönderilmesini önerecek kadar hadlerini aşmakla kalmıyor, bir de utanmadan merhametlerinden dolayı kendilerine Allah’tan sevap, cemiyetten takdir lutfedileceğini umuyorlar. Bu şekilde günah ve kepazeliklerini katmerleştirmeleri yetmiyormuş gibi medeniyete dair idrak konusundaki kifayetsizlikleri ile daha da gülünç duruma düşmekte olduklarından bihaberler. Şayet niyetleri iyi olsa, sınır bölgesindeki hareketliliğin memleketin tamamına sirayet etmiş acıklı durumunu, hududu aşarak yargılamak ve aşağılamak gibi ahmak tavırlar yerine evvela insanların neden mülteci durumunda olduğunu kendi içinde sorgular ve araştırır, sonra da bu insanlar içinde zor durumda olan, hakları ihlal edilen çaresiz, kurtuluşu ve selameti arzulayan mazlum insanlara nasıl yardım elimiz uzanır diye düşünür ve bu yönde hareket ederlerdi. Hatta bununla da kalmaz müsebbiplerin de yakasına yapışırlardı. Suriyeli mültecilerin kaldığı kampları ve sokakları getirin gözünüzün önüne. Linç edilme tehlikesi yaşıyorlar, sığınmacı kadınları fuhuş belasına maruz bırakılmış vaziyette olması kime mükafattır, sorgusu suali yok. Siz sorun şu soruları iğfal edildiği için intihar eden kadınların sayısı mı artacak, onların istenmeyen gebeliklerinin sonucu toplumda PİÇ damgası yiyecek masum çocukların sayısı mı? Yoksa geçim kaygısı /korkusu gerekçesi ile yoldan çıkıp (sapan) ve fuhşu normalleştiren insanların dilinde (Nataşa'dan öykünerek) SURİŞA diye yeni kelimeler mi dolanacak? Suriyeli kadınlarla evlendirme simsarlarının alacağı komisyonların rayici mi konuşulacak? İnsan ticareti ve mülteci kaçakçılığı yapan İnsanlık altı mahluklarca fuhşa ya da mecburi evliliklere zorlananların direnmeleri durumunda şiddet, baskı,işkence ve tehdide maruz kalmaları sıradan, üçüncü sayfa gazete haberi mi sayılacak? Hadiseler genelleştirilerek mesele sadece sosyolojik, sosyo-ekonomik ve demografik olaylar diye ayrıştırılıp sınırlandırılarak mı ele alınacak yoksa birileri atılan her yanlış adımın maddi manevi gerek güçsüzleştirme gerekse itibarsızlaştırma anlamında da bir insanlık suçu olduğunu haykıracak mı? Var mı bu gidişata deh diyenlere bir çüş diyen? Tam gidiyordum ki şu soruyu bırakmasam olmaz. Suriyeli mülteci ve sığınmacıların sorunlarının ele alındığı taraflı medya tarafından servis edilen kaynaklarda kendilerinden “Esad’dan kaçan mülteciler” olarak anılmasının/ bahsedilmesinin arkasındaki hakikati de araştırın zira onun doğru cevabını bulmak mevcut problemin asıl müsebbiplerini işaret ederken, meselelerin hallinin kaynağından ve kök nedeninden neticelere gidilerek mümkün olacağını bir kez daha kanıtlayacaktır. H.Çiğdem Yorgancıoğlu 22.08.2014
HUDUDUN İÇİNDEKİ SURİYE-1
Click here for more.
Comments