İRAN SİNEMASINDA KADIN
İran İslam İslam Cumhuriyeti İstanbul Konsolosluğu Kültür Ataşesi Sn. Aburreza Rashed ile İstanbul İran Başkonsolosluğu’nda gerçekleştirdiğimiz tematik röportajların ilkinde İran’ın kadına ve insana bakışı üzeinden İran Sinemasını mercek altına aldık.
Bu röportajın gerçekleşmesini sağlayan Sn Aburreza Rashed…. ve yardımcısı aynı zamanda tercümanı Sn Fatemeh Zengeneh’e teşekkürlerimle.
H.Cigdem Yorgancioglu
http://www.cigdemyorgancioglu.org
H.Cigdem Yorgancioglu : Konsolosluğunuzun Kültür Ataşesinde İran Filmlerinin Türkiye’de tanıtılmasına yönelik etkinlikleri var mıdır ?
Aburreza Rashed : İran sinemasının tanıtılması Kültür Elçiliği’mizin son derece ehemmiyet verdiği hususlardan biri olup Konsolosluğumuz şu ana kadar İran’da yüz kusur İran filminin alt yazı ve dublajının gerçekleştirilmesini sağlamıştır. Önümüzdeki dört ay içinde bir kaç kez tanıtımların yaygınlaştırılması için yine konsolosluğumuz bünyesinde İran Film Haftası düzenlenecektir.
H.Cigdem Yorgancioglu : İran sinemasınının Dünya üzerindeki özgün yerine ve itibarına değinecek olursak , en çok fark yaratan etmenler hakkında neler söyleye bilirisniz?
Aburreza Rashed : İran sineması dendiğinde ilk aklımıza gelmesi gereken İslami kimliğine has maneviyata dayalı olması ve bu anlamda bir özgünlük taşımasıdır. Ayn şekilde izleyicisi de kendine has bir münhasırlık içermektedir. Genel anlamda gayesi gişe rekoru kırmak ve ticari başarı yakalamak olan Amerika’nın ve Batı’nın aksine maneviyatı , insani ve toplum değerlerini önde tutarak izleyiciye sunmayı amaç edinmiş İran sineması bu konuda muvaffakiyeti yakalamıştır.
Batı’daki sinema anlayışında kadının bir meta olarak görülmesi ve beyaz perdeye yansıtılması sıkça rastlanan bir durum iken İran’da ahlaki ve içtimai konuların ön planda olduğunu görülür.
H.Cigdem Yorgancioglu : İslam İnkılabı öncesinde de İran sinemasının ön plana çıkardığı değerler ve temalar aynı mıydı?
Aburreza Rashed : Esasen İslam İnkılabı öncesi İran’daki film endüstrisinin de Türkiye ve Batı’daki anlayıştan farklı olmadığını, ilahi anlayıştan uzak insanı merkeze alan mentalite gereği senarist , yönetmen ve yapımcının filmerin tüm kurgusunu tek kahraman ya da başrol oyuncusu/oyuncuları üzerinde odakladıklarını görürüz. Filmler konu itibarı ile maddiyata dayalı olup , gişe geliri kazancına yönelik İran toplumunun kimliğini yok etmek amacıyla yapılmıştı.
H.Cigdem Yorgancioglu : Batı’nın genel anlamda ve beyaz perdedeki “Kadın İmajı” nasıldır ?
Aburreza Rashed : Batı’nın ağırlıklı olarak oyuncular içinde kadına biçtiği rolün bir “baştan çıkarıcılığı ön planda arzu imgesi ” olmasının arkasındaki temelleri tarihsel ve uygarlıklar perspektifinde değerlendirdiğimizde; Batı’nın medeniyet havzası olan Yunan ve Roma ‘da hatta Doğu’da , Çin mitolojilerinde Tanrıların daima erkek ,kadınların ise “şeytani” “ayartan” değersizliğin timsali bir varlık olduğu gözlenir.
H.Cigdem Yorgancioglu : Adeta “ fettan” öldüren cazibe (Fatal Attraction) gibi çağrışımlar belirdi zihnimde kadına dair arihsel olarak İslamiyette nasıldı kadının rolü ?
Aburreza Rashed : Vaziyet , Ceziretül Arap dediğimiz Arap Yarımadasında da böyle idi ve Hz Muhammed Mustafa Ekrem zamanına kadar bu böyle sürdü. İslamiyetle birlikte bu anlayış değişti Allah Kuran-ı Kerim de ayetinde “Biz size aynı malzemeden halk ettik hiç biriniz diğerinizden üstün değilsiniz” derken .bir insanı başka bir insandan üstün kılan yegane şeyin onun takvası olduğuna da değinmiştir. Biz insanı erkek ve dişi çift olarak yarattık . Bizim için makbul olan takva sahibi olmalarıdır. Diline rengine ırkına kabilesine şehrine bakarak ayrım göz etmeyiz. Hz Peygamber SA zamanında ilk ezan okuyan Bilali Habeşi’nin siyahi, Arap coğrafyasıda İranlı Salman Farisi’nin de beyaz olduğu düşünülürse gerek Allah gerekse de Peygamberin nezdinde ırk ve rengin ayırıcı bir engel ya da imtiyaz meselesi olmadığı daha iyi anaşılabilir . Oysa 21. Yüzyılı yaşadığımız bu çağda biz ayrımcılığın insanlık için büyük bir problem olduğunu görmekteyiz. İslamiyet tarihinde kadının yerin anlamak açısından Firavun’un eşi Asiye , Hz Meryem , Hz Fatma ‘nın yaşantılarına bakmak önem arzeder. Islam’da kadın hiç bir durumda fettan imgesi olmamış ve bunun örneklerinden birini Kevser suresinde kadının öneminin vurgulandığı bölümünde bulmak mümkündür. Başka bir örnek de Kerbela olayındaki Hz. Zeyneb’in rolünü söyleyebiliriz.
H.Cigdem Yorgancioglu : İran’ın nazarındaki “ Kadın” imgesi ve kadına yönelik tutum, davranış, gerekli itibarı göstermenin temel dayanağı sizce nedir ?
Aburreza Rashed : İran’ın kadına bakışı Batı’nın liberal dan farklı olarak evvela İslam’a ve Kuran-I Kerim’e dayanır
H.Cigdem Yorgancioglu : Kuran-ı Kerim’in kadına bakışını nasıl yorumluyorsunuz ?
Aburreza Rashed : Kuran’ın bakış açısında ne insanlar ne de kadın erkek arasında bir cinsiyet ayrımınn mevzu bahis olmadığı ayetlerle ispatlanmıştır. Allahu Teala “ Biz onları yarattık ,kendi ruhumuzdan üfledik” derken kadına ya da erkeğe daha az üfledik dememiştir. Allah insanı yarattıktan sonra kendini tebrik eder. Halbuki başka dinlerde, gerek kutsal kitaplarında (semavi dinler) gerekse de inanışlarında Tanrı erkeği yarattı, kadını Şeytan yarattı olgusu hakimdir .İslam’da Allah’ın nezdinde kadın ve erkeğin cinsiyet sebebiyle üstünlüğü yoktur. Nisa suresinde ailenin görevleri sıralanırken, kadının yerinin üstünlüğüne işaret edilmiştir. Peygamber Efendi’nin de “Cennet annelerin ayağı altındadır, erkek kadının eteğinde maraca ulaşır” hadisleri buna bir kanıttır.
Elbette ki kadın ve erkek arasında, fiziksel, anatomik olduğu gibi duygusal açıdan da farklılıklar mevcuttur. Fizylojik olarak erkek kadınla mukayese edildiğinde daha güçlüdür. Annelik kadına has bir konudur . Zerafet ekseriya kadına atfedilmiş bir kavramdır. Bir çocuğun eğitimi için gerekli zarafet , hassasiyet yüklü bir maneviyat ve duygu derinliği Allah’ın kadına bahşettiği özelliklerdir.
İran sineması dediğimizde, İslamiyet’in kadına bu maneviyat eksenli yaklaşıma binaen eserlerin üretilip, beyaz perdeye yansıtıldığının bilinmesi, filmlerin etkin bir şekilde anlaşılmasına ve çözümlenmesine olanak sağlar.
H.Cigdem Yorgancioglu : İran sinaması kadını hangi özellikleriyle beyaz perdeye taşımaktadır ?
Aburreza Rashed : İran sinemasında kadını ön planda tutan fiziksel özellikleri ve cazibesi değildir kadının etki bırakma rolü, İradesi ve güçlü kişiliğidir. Bahsettiğimiz konu 7. Sanatta olduğu gibi sanatn başta edebiyat olmak üzere diğer kolları için de geçerlidir. Her ne kadar İran sineması bu sebeplerden dolayı Holywood sinemasının ulaştığı gişe hasılat rekorlarınını yakalamasa dahi , bu eşsiz yapısı ve manevi değerere verdiği önem neticesinde Dünya sinemasında hakettiği muteber yerini almıştır.
İslamda kadın ve erkek arasında adaletsizlik olmaması ve ayrım gözetilememesi hususu Kanun-I Esasi (İran Anayasa’sı ) ile de güvence altına alınmıştır.
İslamiyet için önemli olan ailenin kurulması ve muhafaza edilmesidir. Bu minvalde kadının ehemmiyeti büyüktür zira aileyi biraraya getiren kadındır ki ben de aynı doğrultuda düşünüyorum. Aileyi birarada tutan kadın şefkatidir.
İslamda kadının en önemli vazifesi aile bağlarının kuvvetlendirilmesidir ki bu kutsal görev hiç bir surette değersizleştirilemez, küçümsenemez. Tarih boyunca tüm sosyologların da toplumun temel yapıtaşının aile olduğu temel anlayışı olduğu düşünülürse toplumun sağlıklı olabilmesi içn ailenin sıhhatinin ne kadar mühim olduğu daha iyi kavranabilir. Bu cihetle İslam’da toplumu sağlamlaştırmak açısından, aile içindeki rolü ile kadının önemi yadsınamaz.
Kadının evde ve toplumdaki önemine örnek vermek gerekirse İslam tarihindeki bu olayı söyleyebiliriz. Bildiğiniz üzere Muharrem ayı sonrası aşure günlerine isabet eden şu günlerin İmam Hüseyi’in şehit edilmesi ile alakalı olduğu malumdur. İşte o dönemde kadınlar yabancılarla konuşmaktan men edildiği zamanlar , Hz Peygamber’in torunu bugün Suriye sınırlarında yer alan Emevi Camii’sinde ayağı zincire bağlı esirlelerle beraber yürütüldüğü Yezid’in sultanlığına binaen, halkı toplayıp Ehlibeyte hakaretler yağdırdığı bir ortamda Hz Ali ‘nin kızı İmam Hüseyin’in kızkardeşi Zeynep’in uzunca bir müddet alan hutbesi, haksızlıklar karşısında, en çetin şeraitler ve kısıtlı hallere ragmen ses çıkaran, kadın imajını hatılatması açısından tarihsel önem taşımaktadır. Bahsettiğimiz zaman öyle bir dönemdir ki kız çocukları dünyaya geldiğinde diri diri torağa gömülmekte, kadınlar alınıp satılmaktadır. Hz Zeynep hutbesi ile o gün bugünün medyasının yaptığı ya da yapmakla sorumlu olduğu vazifeyi üstlenmiştir. Şayet Hz Zeynep, bahsi geçen topluluğun Yezid’e Yazıklar Olsun demesine sebep olan konuşmayı yapmamış olsa idi biz bugün ne İmam Hüseyin’de ne de Aşure den sözediyor olacaktık. İslam tarihinde benzer rol üstlenen kadınlar içinde böylesi Cesur Yüreklerden sözederken Hz Zeynep’i ve Hz Fatima’yı da unutmamak gerekir.
H.Cigdem Yorgancioglu : İran’da kadının aile hayatının yanısıra mesleki kariyer ve sosyal yaşamdaki yeri ve rolüne ilişkin neler söylenebilir ?
Aburreza Rashed : İran’ın bugün kadına bakış açısı İslamın Kadına bakışından farklı değildir. Kadınlar aileyi kuvvetlendirmek görevini ifa ederken diğer yanda toplum hayatında da çeşitli vazifelerde yer alıp kariyer anlamında farklı seviyelerde, mevkilerde yeralabilirler. Kadın doktor,üniversite öğretim görevlisi, milletvekili ,elçi olabilir. Bugün üniversite talebelerinin %60’ ı kadındır. Milletvekiliği için kadın, erkek herkes gerekli vasıflara haiz olmak kaydı ile adaylığın koyabilme serbestisine sahiptir. Mecliste hali hazırda kadın milletvekilleri mevcuttur. Kadınların yine kariyer basamaklarının üst sıralada yeralışına çarpıcı bir kaç misal verecek olursak, eski İran Dışİşleri Bakanı sözcüsü Evham’ın Malezya’deki büyükelçiliği , Merziye Dastjerdi’nin Sağlık Bakanı oluşunu saymak yerinde olacaktır. Kanımca gününün sadece dört saatini istirahate ayıran Bayan Merziye Dastjerdi bence Inkılap sonrası dönemin en başarılı Sağlık Bakanı idi.
H.Cigdem Yorgancioglu : Sizce Feminizm kadını koruyan ve özgürleştiren bir akım mıdır ?
Aburreza Rashed : Bugün Feminizm adı altında kadın özgürlüğünü ve eşitliğini savunan hareketler dahil olmak üzere Batı kadını özgürleştirmemiş, bilakis onu meta haline getirmek sureti ile köleleştrmiştir. Herhangi bir ticari objenin piyaaya sürülmesi,pazarlanması, reklamı esnasında “güzel”, “çekici “ kadının kullanması dahi kadını mezkur emtianın yanında daha da değersiz kılmıştır. Batılılar batılı olmayan ülkelerde görünüşte kadınların özgürlüğü için çaba gösteriyor ama aslında kendi amaçları için onları kullanıyor ve ülkelerin güvenlliğini tehlikeye atıyorlar. Bu yüzden bu tür hareketlere karşı bilinçli olmalıyız.
“Aile sıcaklığı” na günümüzde Batı’da rastlanabilmesi ender bir olgu haline gelmiştir . Birbirleri ile az iletişim kuran ve konuşan , günde sadece bir kaç dakika birbirlerini görüp konuşan Batılı aile bir toplumu ne derece sıhhatli olarak ayakta tutabilir. Memnuniyetle söylüyorum ki Türkiye’de durum farklı. Pazar günleri maaile kahvaltı ederken, tıpkı İran’da olduğu gibi muhabbet eden aile bireylerini birarada gördüğüm zaman hem seviniyorum, hem de Allah’a şükrediyorum.
Allahu Teala bizim yaratanımızdır ve kulunun neye ihtiyaç duyduğuu bilendir. Allah tarafından indirilen her sure, ayet insanın fıtratına uygun, güzel ve lehinedir. Kuran-I Kerim’de kadına has pek çok ayet geçmekle birlikte, Ali İmran ve Bakara’dan sonra en uzun surenin Nisa (yani Kadın ) suresi olduğu da unutmamalıyız.
Allah kadını ve erkeği birbireri için yaratmış ve bu surede “ Sizler aynı cinstensiniz, ancak yanyana olduğunuzda huzur bulur ve gelişebilirsiniz” demiştir. Teolojik manada tek yaşamak Allah nezdinde, insan için bir noksanıktır. Ancak evlendikten sonra dinin tamamlanacağı yönünde açık ayet bulunmaktadır.
Netice itibarı ile sinematografik anlamda değerinin yanısıra İran sineması her daim toplumun temel direği olan aileyi , manevi değerleri öne çıkaran ve bu değerlerin muhafazasında önemli bir rol oynayan kadını el üzerinde tutan anlayışı ile özgün bir sinema diline sahiptir.
Comments