Hududun İçindeki Suriye 02 – Çocuk ve Eğitim / Önsöz
Kimi zaman içiinde bulunduğumuz sosyal ortamlarda seminerler kahve molalarında tanıştığımız yeni kişilerin birbirlerine İstanbul’daki Suriyeli Sığınmacılara yönelik ,elitist burjuva edası ile kültürel ya da ekonomik değer üretme kapasitesinden yoksun adeta parazit kitleler, bazen potansiyel terrorist muamelesi yaparken, zehir zemberek ötekileştirici, kutuplaştırıcı, dışlayıcı, merhametsiz,şefkatsiz yürek burkucu söylemlerine, ne yazık ki tanık oluyoruz. Bu gibi zamanlarda bu kişilerin kimi zaman sığınmacılara yönelik fiziksel ya da psikolojik saldırganlıklarına tanık olurken, adabı nispeten muhattap alınmaya elverişli şahıslara dönüp“Siz sığınmacıların neden burada olduklarına, çalışmalarını sağlayacak yasal düzenlemelerin neler olduğunu biliyor musunuz” gibi bir kaç soru dizgesi yönelttiğinizde alınan cevaplar içinde en kaygı vereni cahil cühela olanlardan ziyade, yanıtlarda http://www.cigdemyorgancioglu.org/article/20/hududun-icindeki-suriye1empati yaklaşımının hiç bulunmaması idi.
Kimi zamanlar kemiksiz dili ısırıp kalemi keskinleştiren bu mentalitenin elbetteki bu yaralı insanların topluma entegrasyonu, özgnlüğünü kaybetmeksizin, asimile olmadan içinde bulunduğu sosyal yaşama adapte olarak müdahil olmasının önemini ve bunun adil ve insani yanını bir çırpıda kavrayabilmelerini beklemek hayalperestlik değilse bile aşırı pasif iyimserlik olur. Fakat bu farkındalığa haiz olanların pozitif yönde önyargısız,yapıcı ışıma yapmayarak kafasını kuma gömeceği anlamına gelmez. İyimserlik iyidir ama pasif olanı değil, “ pacifist” –barışcı olanı iyidir, sürdürülebilirdir.
İsviçre 2. Cenevre Görüşmeleri Sırasında aynı bünyede gerçekleştirilen çalıştaylarda sorunların ve Suriye’de İç Savaşın nedenleri üzerine düşündük. 2014 senesinde şahsen ben de Suriye de Barış (Geneva Peace Talks II) için sorunun nedenleri üzerine düşünen ve fikir üreten gruplara bizzat Cenevre’deki toplantılara katıldım. Sorunun sebeplerine inmek ve kök nedene inip meseleyi kaynağında çözmek önemliydi. Yine önemli ama 2011 senesinden itibaren nedenler ve çözümler üzerine düşünürken diğer yandan Nisan 2011’deki ilk mülteci akınından sonra Türkiye’ye giren Suriyeli sayısının hızla artmasıyla bugün sayıları yaklaşık 3 milyonu bulan çaresiz sıığınmacıların Suriyeli çocukların soluklarını daha yakından hisseder olduğumuzda kendileri için Türkiye’de acaba neler yapılmakta sorusu hasıl oldu . Sayıları 1.2 milyon (bir diğer UNICEF verisi 1,490,033 ) olan çocukların UNICEF’in verilerine göre 870 bini okul çağında ve tahmini olarak 380 bin çocuk okul dışında.(diğer veriler makalenin içinde) Türkiye’deki Suriyelilerin geçici ‘ konuk’ olmadıklarının idrakıyle giderek büyüyen mülteci krizi için daha geniş kapsamlı bir adaptasyon gerekliliğinin ortaya çıkmasıyla Türkiye bu aşamada ülkedeki varlıklarını devam ettirmek isteyen ‘kalıcı mültecilere yönelik kurumsal ve altyapısal kapasitesini geliştirmeye başladı.
Bu makale ve çalışma, Suriyeli çocukların kayıp kuşağa dönüşmemesi için eğitim ve adaptasyonuna yönelik hali hazıırda yapılmakta olan çalışmaları, UN ve Unicef çalışmaları,Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonlarının Desteklenmesi Projesi PICTES kapsamındaki faaliyetleri , Projenin Kaynağı ve AB nin rolünü ortaya koymak üzere hazırlanmıştır.
Çiğdem Yorgancıoğlu
Fotoğraf : UNICEF/Türkiye 2014/Yurtsever
Suriye Cerabus’lu küçük Cumana Birleşmiş Milletler Dergisi Türkiye
HUDUDUN İÇİNDEKİ SURİYE’de KAYBOLMAMIŞ KUŞAK –ÇOCUKLAR VE EĞİTİM
By Çiğdem Yorgancıoğlu 03.Haziran 2017
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi’nin 2017 Dünya Mülteciler Günü Açıklamasında, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde, savaş, zulüm ve şiddetten kaçmak zorunda kalmış olan 65 milyondan fazla kişinin dayanıklılığını ve cesaretini onurlandırıyoruz. Bu gün, aynı zamanda, dünyadaki mültecileri ve zorla yerinden edilmiş kişileri aralarına alan, onlara güvenli bir ortam sağlayan; onları okullarına, işyerlerine ve toplumlarına kabul eden toplulukları ve insanları da takdir ettiğimiz bir gün. Mültecileri aramıza dâhil etmek için, zihinlerimizi, kalplerimizi ve topluluklarımızı onlara açmamız gerekiyor. Sorumluluğu paylaşmak için; öğrencilerin, iş adamlarının, sporcuların, aktivistlerin, önde gelen dini figürlerin, politikacıların ve sanatçıların bir araya geldiği, tüm toplumu kapsayan bir yaklaşım gerekiyor.diyordu. Bu sözler konuşmasının içinden bir bölüm alıntılar ve konuşmasını şöye çarpıcı ve dokunaklı bir ifade ile tamamlıyordu. “Mültecilerle Birlikte durduğumuzda, herkes için saygı ve çeşitliliğin de yanında durmuş oluruz.”
Fotoğraf :Cenevre Birleşmiş Milletler Binası –Ç Yorgancıoğlu
İçinde bulunduğumuz yıl Mart ayında (2017) Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye’nin de dahil olduğu Lübnan, Irak, Ürdün ve Mısır gibi bölge ülkelerdeki mülteci sayısının 5 milyonu aştığını açıkladı. BMMYK(UNHCR) sözcüsü bu artışta özellikle Türkiye'de yakın zamanda yaklaşık 10 bin sığınmacının mülteci olarak tanınmasının ve kaydının gerçekleştirilmesinin büyük rol oynadığını ifade etti. Savaşın başlamasından bu yana 3 milyon Suriyeli'ye kapılarını açan Türkiye, bölgede en fazla sığınmacı alan ülke konumunda. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri[i] Filippo Grandi, uluslarası toplululuğun sığınmacılara yaptığı yardımları artırması gerektiğini ifade etti. Grandi, bir yıl önce en az 500 bin sığınmacı için bölge ülkeler dışında "ye[ii]niden yerleştirme" imkânı sağlanmasının hedeflendiğini, ancak bu süre zarfında bu rakamın yalnızca yarısına ulaşıldığını vurguladı.
''Eğer amacımıza ulaşmak istiyorsak 2017 ve sonrasında daha fazla çaba göstermeliyiz'' diye konuşan Grandi, "Birçok devletin kendisinin de deneyimlediği üzere, yeniden yerleştirme sığınmacılara hayatlarını yeniden kurma imkânı vermenin yanı sıra onları kabul eden toplulukları da zenginleştiriyor" ifadelerini kullandı.
Suriye’deki savaşın uzaması, Nisan 2011’deki ilk mülteci akınından sonra Türkiye’ye giren Suriyeli sayısının hızla artmasına sebep oldu. Bunların yaklaşık yüzde doksanı kamp alanlarının dışında; çoğunlukla ülkenin Güneydoğu bölgesindeki kentlerde, Ankara ve İstanbul gibi diğer şehirlerde yaşamlarını sürdürüyor. Türkiye’deki Suriyelilerin geçici ‘misafir’ olmayacağı- nın anlaşılması ile giderek büyüyen mülteci krizi için daha geniş kapsamlı bir adaptasyon gerekliliği de ortaya çıktı. Türkiye bu aşamada ülkedeki varlıklarını devam ettirmek isteyen ‘kalıcı mültecilere yönelik kurumsal ve altyapısal kapasitesini geliştirmeye başladı.
ORSAM, PODEM, Saferworld, Baytna Syria işbirliğinde 1 ve 2 Aralık 2015 tarihlerinde sırasıyla Gaziantep ve Ankara’da Suriyeli sığınmacıların geleceği ve Türkiye’ye etkilerini tartışmak üzere düzenlenen çalıştaya istinaden ortaya çıkan Türkiye’dekI Suriyeli Mülteciler: Uzun Vadeli Entegrasyon için Firsatlar ve Zorluklar Çalıştay Toplantı Değerlendirmesine göre[iii] Çalıştayda Vurgulanan Temel Zorluklar içinde ilki mültecilerin statüsündeki belirsizlik ve iletişim yetersizliği. Türkiye’deki Suriyeli mülteciler, Türkiye’deki yasal statülerine ve dolayısıyla geleceklerine ilişkin belirsizlik nedeniyle giderek artan bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. 5 yıl önce savaşın yıkımından kaçtıklarında birçok Suriyeli Türkiye hükümetinin açık kapı politikasına müteşekkirdi. 5 yıl sonra Türkiye devletine ve toplumuna hala müteşekkir olsalar da gelecekte, Türkiye’de kendilerini nelerin beklediğine dair netlik arayışı içindeler. Yine aynı 1 Ocak 2016 tarihli Toplantı Değerlendirme raporunda Mevcut yasal çerçevede, Suriyeli mülteciler geçici kimlik kartıyla kendilerine sağlık, eğitim alanlarında, sosyal ve adli yardıma erişim sağlayan geçici koruma statüsündeler. Ancak sadece Suriyeli mültecilere uygulanan bu geçici statü, onlara uluslararası tanımdaki mülteci statüsünü vermiyor ve vatandaşlık hakları sağlamıyor. Çalıştay katılımcıları, bu yasal düzenlemelerin mülteciler açısından Türkiye’de herhangi bir orta ya da uzun vadeli beklentinin öngörülmesini zorlaştırdığını vurguladılklarını görmekteyiz.
Değerlendirmede,sığınmacılar,Nisan 2013’de T.C. İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü olumlu bir gelişme olarak not ediliyor. Genel Müdürlüğün hedefi, mültecilere ilişkin konularda bilgilendirme için temel kaynak haline gelmek olduğu şu ana kadar sınırlıda olsa bir ilerleme sağlandığı belirtilmekle birlikte, Suriyeliler Müdürlüğün tam kapasiteye ulaşmasının uzun zaman alacağından endişeli olduklarını günlük yaşam şartlarının daha da zorlaşmasıyla da sabırlarını kaybeden Mültecilerin Bürokrasinin tutumu ve Koordinasyon yetersizliği, etkisizlik, gibi engellerle karşılaştıklarının da altı çizilmiş.
Diğer yandan Suriyeli mültecilerin çalışma izni alamaması Türkiye’de sosyal entegrasyonunun önündeki en büyük engellerden biri olarak öne çıkıyor. Mültecilere çalışma izni verilmesini sağ- layacak yeni yasa, Ocak 2016’da kabul edilmiş olsa da yasanın tam olarak uygulanabilmesi için zamana ihtiyaç olduğu anlaşılıyor.
Çalıştayda ortaya çıkan bir başka konu ve değerlendirmesi de şöyle, Uluslararası deneyim, hâlihazırda kendileri ekonomik ve sosyal zorluklarla karşı karşıya olan toplumlarda yabancıları “günah keçisi” ilan etme eğilimine işaret etmekte.. Türkiye’de de yasadışı işçilerin artmasıyla azalan ücretler nedeniyle, Suriyeli mültecilerin hedef alınması riski bulunmaktadır. Suriye’de savaş devam ettikçe ve Türkiye daha fazla mülteciye kapılarını açtıkça bir bitkinlik hissinin filizlenmesi de muhtemel. Ankara’daki çalıştayda katılımcılar büyük bir gerginlik ya da çatışma durumu olmasa da, yerel halkın son 5 yıl içinde akın eden Suriyelilere ilişkin rahatsızlıklarını giderek daha fazla dile getirdiklerini vurguladı. Ayrıca kendilerini yerel halk tarafından fiziksel tehdit altında hisseden Suriyeli mültecilerin nefsi müdafaaya baş- vurma riski de söz konusu. Bu durum, üzerine ekonomik zorluklar da eklenince fiziksel ve ekonomik anlamda korunma amacıyla suç faaliyetlerine de kapı açabilir.
Çalıştay’da Sosyal Entegrasyon İçin İzlenecek Yollar: Sorunlar ve Fırsatlar Bölümü, Eğitim alt başlığı altında başşlığı altında öne çıkan konular şöyle açıklanmış. Türkiye’deki mülteciler arasında okul çağında yaklaşık 700,000 çocuk bulunmakta ve bunların yarısından azı okullarda kayıtlı durumda. Mevcut verilerin yetersizliğinden dolayı tam olarak kaç çocuğun okullarda kayıtlı bulunduğu ve kayıtlı olanların kaçının derslere devam ettiğini söylemek zor. Mevcut düzenlemeye göre, Suriyeli çocuklar devlet okullarına ve Milli Eğitim Bakanlığı denetimi altındaki geçici eğitim merkezlerine kaydolabiliyorlar. Ancak talebi karşılayacak sayıda geçici eğitim merkezi bulunmamakta. Çalıştaydaki bir katılımcının verdiği bilgiye göre, Adana merkezde okul çağında 40,000 Suriyeli çocuk bulunurken bunların sadece 10,000’i düzenli olarak geçici eğitim merkezlerine devam ediyor. Kırsal kesimlerde tablo daha vahim görünüyor. Eğitim hakkı verilmiş olmasına rağmen, Suriyeli çocukların okula gitmesi lojistik sorunlar (ulaşım masrafları gibi) ve Suriyeli ebeveynlerin tercihleri ve endişeleri nedeniyle sınırlanmış durumda. Bu rakamlar Türkiye’nin omuzlaması gereken ağır gö- revi işaret etmekte. Karar mercileri, Suriyeli gençliğin kayıp nesil olmasının engellenebilmesi için çocukların Türkiye’deki millî eğitim sistemine entegre edilmesinin gereklilğinin farkındalığındalığı ile , Ankara çalıştayında bir Başbakanlık temsilcisi, Suriyeli öğretmenlerin çalışacağı 26 okulun faaliyete açılmasıyla, Şubat 2016itibarı ile 450,000 Suriyeli çocuğun okullara kayıtlı olmasının hedeflendiğini kaydetmiş. Başbakanlık bünyesindeki Mülteci Birimi Eğitim Çalışma Grubu’nun da Suriyeli çocukları milli eğitim sistemine bağlı Türk okullarına kaydettirmenin yolları üzerine çalışmaya başladığı belirtilmiş. Ayrıca Hem Arapça hem de Türkçe eğitim veren geçici eğitim merkezlerinin milli müfredata göre eğitim veren devlet okullarına yumuşak bir geçiş sağlayacağı öngörülmekte.
UNICEF
The United Nations Children's Fund -Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu
UNICEF, eğitimin 3 temel ayağıyla ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve diğer ortaklarla yakın bir işbirliği içinde çalışmaktadır. Eğitimin 3 temel ayağı; Türkiye’deki, gerek Suriyeli gerekse en dezavantajlı Türkiyeli çocuklar için sistemin güçlendirilmesi, kapsayıcı eğitimin kalitesinin ve erişimin artırılmasıdır.
UNICEF Müdahale Programı: UNICEF, Suriyeli çocukların ve gençlerin ihtiyaçlarının karşılanması, kendi potansiyellerini en yüksek düzeye çıkaracak araçlarla donatılmaları için uzun dönemli yatırımlar yapılmasını savunmaktadır. 2012 yılından bu yana, krizin eğitim, çocuk koruma ve gençlerin katılımı, temel ihtiyaçları ve sağlık ve beslenme gibi alanlarda çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek üzere önemli çabalar sergilenmektedir.
*Suriyelilere ilişkin rakamlar aksi belirtilmedikçe 11 Nisan 2016 itibarıyla UNHCR/DGMM rakamlarına göre ; [iv]
Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli sayısı 2,749,140
Kamplarda kalan Suriyeli sayısı 270,380
Kamp dışında yaşayan Suriyeli sayısı 2,478,760
Suriyeli çocuk sayısı 1,490,033 (toplam Suriyeli nüfusun %54’ü)
Okula kayıtlı Suriyeli çocuk sayısı 325.000
Türkiye’de 3 milyon üzerinde Suriyeli mülteci yaşıyor ve onların neredeyse yarısı çocuk. UNICEF, krizin Suriyeli mülteci çocuklar üzerindeki etkilerinin en aza indirilmesi için çalışıyor: Suriyeli gönüllü öğretmenlere ödenek vererek, okullar ve "Geçici Eğitim Merkezleri" kurarak çocukların eğitimden geri kalmaması için çalışırken ,Savaşa maruz kalan çocuklara, kamplarda ve kamp dışında “Çocuk Dostu Alanlar” kurarak psiko-sosyal destek veriyor,aşılama, gıda ve kıyafet desteği gibi temel ihtiyaçlarını karşılıyor ve ebeveynlere, kendi çocuklarındaki sorunlarla baş edebilmeleri için destek veriyor, ergenlere ve gençlere topluluklarında pozitif roller almaları için eğitimler veriyor.
Önemli çabalara ve bugüne dek elde edilen kazanımlara rağmen halen okula gitmeyen 450 binden fazla okul çağındaki Suriyeli çocuğun eğitim ihtiyaçlarının karşılanması için daha ileri düzeyde müdahaleler gerekmektedir.
Elde edilen bazı önemli sonuçlar
• Krizin başlangıcından bu yana 43 okul ve Geçici Eğitim Merkezi (GEM) inşa edilmiş ve 177 tanesi yenilenmiş veya yeniden donatılmıştır.
• Suriyeli ve Türkiyeli olmak üzere 800.000’den fazla çocuğa okul çantası ve kırtasiye malzemesi dağıtılmıştır.
• Kamp dışında ve kamplarda yaklaşık 10.800 Suriyeli gönüllü öğretmene aylık teşvikler sağlanmıştır.
• Okuma yazmaya destek amacıyla kamplarda 21 kütüphane kurulmuştur.
• Kamplarda ve kamp dışında görev yapan yaklaşık 10,000 Suriyeli gönüllü öğretmene Olağanüstü Durumlarda
Sürdürülebilir Eğitim, zorlu koşulların üstesinden gelme becerileri ve psiko-sosyal destek eğitimi verilmiştir.
• Okul öncesi eğitim kurumlarına ve tüm kamplardaki çocuk dostu mekânlara 50 erken dönem çocuk gelişimi (EÇG)
seti sağlanmıştır.
• Ülkedeki 211 okulda ve GEM’de bulunan 33.300 çocuğa 370 eğlence-dinlenme setleri dağıtılmıştır.
• Eğitim sisteminin Suriyeli çocukların ihtiyaçlarına daha iyi yanıt verecek şekilde güçlendirilmesini için 9 İl Eylem
Planının (İEP) uygulanmasında Milli Eğitim Bakanlığı’na teknik destek sağlanmıştır. 10 yeni il için geliştirilmektedir.
• Suriyeli öğrencilerin Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak, derslerindeki notlarını ve okula devam durumlarını izlemek ve mezuniyet belgelerini düzenlemek için Yabancı Öğrenci Bilgi İşletim Sistemine (YÖBİS) teknik ve finansal destek
sağlanmıştır.
Unicef Çocuk Koruma
Türkiye’deki Suriyeli çocuklar savaşı ve acılarını ilk elden yaşamışlardır; şiddet, psikolojik bozukluklar, çocuk evlilikleri ve silahlı gruplara dâhil edilme gibi risklerle karşı karşıyadırlar. UNICEF, hükümet yetkilileri ve diğer ortaklarla birlikte çocuklar için korusyucu ortamlar oluşturulmasına odaklanmaktadır. Çocuk dostu mekânlar duygusal açıdan toparlanmayı ve sevkleri mümkün kılarken risk altındaki çocukların belirlenmesinde ve bu çocuklara öncelik tanınmasında yetkililere destek sağlanmaktadır. Ebeveynlere, kendi çocuklarındaki sorunlarla baş edebilmeleri için destek verilmiş ve eğitimler düzenlenmiş; durumdan etkilenen ergenlere ve gençlere topluluklarında ve barış inşa girişimlerinde pozitif roller almaları için gerekli donanım sağlanmıştır.
Elde edilen önemli sonuçlar 2016 yılı Nisan ayı itibarı ile şöyle;
• 23 kamp ve 3 kentte 27 Çocuk Dostu Alan (ÇDA) oluşturulmuştur.
• 2 mobil psiko-sosyal destek ünitesi Güneydoğu illerinde faaliyet göstermektedir.
• 6 Ergen Dostu Alan, 2 Kız Çocuklar için Güvenli Ortam ve 3 Çocuk Koruma Merkezi, doğrudan psiko-sosyal destek, boş zaman değerlendirme ve yaşam becerileri geliştirme, vaka yönetimi, hukuki danışmanlık ve özel destek ihtiyacı olan çocukların belirlenmesi ve yönlendirilmesi gibi hizmetler vermek amacıyla, 8 ilde kurulmuştur.
• Yaklaşık 350,000 çocuğa, çocuk koruma desteği ve psiko-sosyal destek sağlanmıştır, bu çocukların 76.000’den fazlasına 2015’ten beri ÇDA’larda psiko-sosyal destek (PSD) sağlanmıştır.
• 2015’ten beri yarısı kız olmak üzere gönüllü 1.250 Suriyeli ergen/genç ÇDA’ları desteklemek üzere eğitilmiştir.
• 1.600’den fazla çocuk destek almak üzere ilgili yerel hizmet sağlayıcılara yönlendirilmiştir.
• Hükümetten ve sivil toplumdan yaklaşık 900 temel aktör “Olağanüstü Durumlarda Çocuk Koruma” eğitimi almıştır.
• Çocuk Yetiştirme Programı aracılığıyla 20.000’den fazla Suriyeli ebeveyn çocuklarının duygusal ve davranışsal sıkıntılarını ele alıp onlara daha fazla destek olacak şekilde gerekli becerilerle donatılmıştır.
• Etkilenmiş gruplarda yaşayan, 17.000’den fazla Suriyeli ve Türkiyeli ergen, akran desteği, gençlerin harekete geçirilmesi ve savunu çalışmaları aracılığıyla, sosyal uyum aktiviteleri konusunda eğitilmiştir.
• Yarısı kız olmak üzere, yaklaşık 6.000 çocuk
Resmi sitelerindeki beyana gre ; UNICEF, Türkiye Hükümetinin Suriyeli çocuklarla güç durumdaki Türkiyeli çocukların ve gençlerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik çabalarını desteklemeye devam edecektir. Bu kapsamdaki kritik müdahaleler 2016 ve 2017’de şu alanlara odaklanacaktır.
• Örgün, örgün dışı ve yaygın eğitim aracılığıyla her kademede kaliteli eğitim fırsatlarına erişimin artırılması,
• Gerek Suriyeli gerekse Türkiyeli çocukların, kendi kişisel gelişimlerinin desteklenmesi, pozitif norm ve davranışların özendirilmesi bağlamında kapsayıcı ve katılımcı öğrenme fırsatlarından yararlanmalarının sağlanması,
• Suriyeli ve Türkiyeli gençlere, destek alınabilecek yerler, öğrenme fırsatları ve sosyal etkinlikler gibi konularda akranlarını bilgilendirme ve yol göstermede aktif rol üstlenebilecekleri donanımın sağlanması,
• Psiko-sosyal destek hizmetlerinin kapsamının kamp dışında yaşayan çocuklar için genişletilmesi,
• Danışmanlık, zihinsel sağlık desteği, toplumsal cinsiyet temelli şiddetin önlenmesi ve müdahale gibi alanlarda çocuk koruma hizmetlerinin yaygınlaştırılması,
• Ülkedeki örgün çocuk koruma sistemlerinin güçlendirilmesi ve uzmanlaşmış çocuk koruma hizmetlerinin yaygınlaştırılması.
Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonlarının Desteklenmesi Projesi PICTES
Projenin öncelikli olarak yürütüldüğü 23 ildeki Suriyeli öğrencilerin eğitime erişiminde, öğretici ihtiyacının karşılanmasına yönelik öğretici alımların ilki Aralık 2016’da başlamış ve 3 bin 622 öğretici göreve başlamıştı. Sonrasında bu sene (2017) Şubat ayında 2014/21 Sayılı Genelge çerçevesinde Valilikler bünyesinde kurulan Geçici Eğitim Merkezlerinde (GEM) ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda öğrenim gören Geçici Koruma Kanunu kapsamındaki Suriyeli öğrencilere Türkçe öğretmek ve bu kurumlarda yürütülen rehberlik hizmetlerini geliştirmek amacıyla "Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi Projesi" (PICTES) kapsamında Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonlarının Desteklenmesi Projesi kapsamında 2 bin 78 Geçici Süreli Öğretici ve Rehberlik Danışman Alımına İlişkin Duyuru yapılmış ve proje kapsamında istihdam edilen ve sözleşme imzalanan bu Geçici Süreli Türkçe Öğreticiler ile Rehberlik Danışmanları, Bakanlıkca gerçekleşen Öğretmen alımı süreci sonunda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu Kapsamında atamaları yapılması durumunda; atama yapıldığı tarih itibariyle sözleşmeleri proje idaresi tarafından feshedilerek Bakanlık’ta görevlerine başlayabilmelerinin de önü açılmıştı. Sonrasında (PICTES) Projesi” kapsamında düzenlenen, Suriyeli öğrencilere Türkçe Öğretim Yöntemleri, Psiko-sosyal Destek, Dil Öğretim Yöntemleri, Göç ve Sosyolojik Destek gibi konularda 2 bin 300 Türkçe Öğretici ve Rehberlik Danışmanına ,“Türkçe Öğreticiler ve Rehberlik Danışmanları Oryantasyon Eğitimi” 15-26 Mayıs 2017 tarihlerinde Antalya’da yapıldı. . sonrasında 12 Haziran’da “Telafi Eğitim Programı Hazırlanması Çalıştayı” Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde gerçekleşti.
Bu kapsamda yapılmakta olan çalışmalarda, Suriyeli çocukların Türkiye’deki okullarda eğitim görebilmeleri için öncelikle Türkçe öğrenmelerinin önemi kadar kimliklerini kaybetmemeleri açısından da, kültürlerini unutturmayacak bir zihniyet güdülmesi önemsenirken , okullaşmayan öğrenciler için (ortaokul-lise) teşvik ve yönlendirmeye ihtiyaçlarının olduğu ve bu anlamda da onları imam hatip liseleri ve meslek liselerine yönlendirmenin uygun olduğu fikrinin benimsendiğini görmekteyiz .Bunun yanısıra, meslek liselerine devam edecek olan Suriyeli öğrencilere de, Türk öğrencilere sunulan imkanlar sunulmasının plan dahilinde olduğu missal olarak, okuldan mezun olduklarında, karşılıksız kredi ile iş yeri açma yardımı alabilmelerinin mümkünatı olduğunu anlıyoruz.
PICTES Projesi nedir?
«Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi» projesi Milli Eğitim Bakanlığı ile AB Türkiye Delegasyonu arasında «Türkiye’deki Suriyeli Mülteciler için Mali İmkan» anlaşması kısa adı (FRIT) olan Facility for Refugees in Turkey çerçevesinde imzalanan sözleşme ile Suriyeli çocukların Türk Eğitim Sistemine entegrasyonunda Milli Eğitim Bakanlığının faaliyetlerini desteklemeyi amaçlayan bir projedir. Proje süresi 24 ay l ile sınırlıdır ve faaliyetler 03.10.2016 tarihi itibariyle başlamıştır. MEB proje kapsamında doğrudan hibelendirilmiştir.
Geçici koruma altındaki Suriyelilerin Türkiye’deki eğitime erişimine katkı sağlamak. hedefine yönelik ve yine Geçici koruma altındaki Suriyelilerin Türk eğitim sistemine entegrasyonundaki çabalarında MEB’e destek sağlamayı özel hedef ednmiş Projenin Öncelikli Yürütüldüğü İl Sayısı: 23 ve Talep Edilen AB Katkısı: EUR 300 000 000
AB-Türkiye İşbirliği: Türkiye için 3 milyar EUR’luk Mülteci Tesisi Mekanizmasının ( FRIT)
Devreye Girişi
[v]15 Ekim 2015 'de Avrupa Konseyi, paylaşılan sorumluluk, karşılıklı taahhütler ve teslimat üzerine kurulu kapsamlı bir işbirliği gündemi çerçevesinde Türkiye ile Ortak Eylem Planı içinde , birtakım alanlarda Türkiye ile siyasi ve finansal katılımını artırmaya karar vermisti. AB, AB-Türkiye Ortak Eylem Planında (Joint Action Plan,) öngörüldüğü gibi, Türkiye'ye derhal ve sürekli insani yardım sağlamayı taahhüt etmiştir. AB, Suriye'nin geçici koruma altındaki varlığıyla temsil edilen soruna karşı Türkiye'yi desteklemek için önemli miktarda yeni finansal kaynak sağlamayı amaçlamakta. Bu amaçla, Avrupa Komisyonu, geçici koruma altındaki Süryanilere ve Türkiye'deki topluluklara etkin ve tamamlayıcı bir destek sağlamak için finanse edilen eylemleri koordine etmek ve düzene koymak için bir yasal çerçeve - Türkiye İçin Mülteci Tesisi (Refugee Facility for Turkey) adında bir koordinasyon mekanizması kurmuştu. Mekanizma aynı zamanda “"Sığınmacı Mali İmkanı" olarak da adlandırılmaktadır. Fonlar mümkün olan en esnek ve hızlı bir şekilde sağlanacak ve Türkiye-AB işbirliği çerçevesinde yük paylaşımı doğrultusunda ulusal ve yerel otoritelere yardımcı olacaktır.
[vi]Avrupa Komisyonu tarafından yapılan yazılı açıklamada, 12 Kasım 2015’de Malta’nın başkenti Valletta’da yapılan gayriresmi Avrupa Konseyi zirvesinde konunun konuşulduğu ifade edilirken, söz konusu fonun mültecilerin barınması ve ihtiyaçlarının giderilmesi için harcanağı aktarıldı. Fonun yönetiminin ise, AB üyesi ülkeler ve Türkiye’nin temsilcilerinin bulunacağı idari bir komite tarafında kontrol edileceği belirtildi. 1 Ocak 2016’dan itibaren devreye sokulan mekanizma için gereken 3 milyar Euronun Komisyon tarafında karşılanacağı, üye ülkelerin de 2.5 milyar Euro destek sağlamasının beklendiği bildirilmişti.
15 Ekim 2015 tarihli Brüksel ‘den açıklanan ve yukarıda bahsi geçen AB-Türkiye ortak eylem planı (European Commission - Fact Sheet EU-Turkey joint action plan Brussels, 15 October 2015) şöyle aktarılmakta idi.
Uluslararası toplum dayanışması, birliktelik ve verimlilik gerektiren benzeri görülmemiş bir krizle karşı karşıyadır. Zorluklar yaygındır ve yanıtların koordine edilmesi gerekir. Aday ülkeyi müzakere etmek Türkiye ve AB, var olan zorluklarla uyumlu bir şekilde yüzleşmeye ve aşmaya kararlıdır. Bu ortak eylem, Avrupa mesajını daha güçlü ve daha görünür hale getirecektir. İnsan onuru, ortak çabamızın özünde yer almaktadır.Bu Eylem Planı, Suriye'deki durumun yarattığı krizin üstesinden gelmek için koordineli bir çabayla Suriye'ye geçici koruma ve göç yönetimi konusundaki işbirliğinin artırılması için Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki anlayışı yansıtıyor. 17 Mayıs'taki AB-Türkiye çalışma akşamını ve AB liderlerinin Türkiye ile her seviyede sağlam bir diyalog çağrısında bulunduğu 23 Eylül 2015'te AB Devlet veya Hükümet Başkanları'nın resmi olmayan toplantısını izliyor. Eylem Planı, Türkiye'nin geçici korumaya muhtaç kişilerin akını durumunu yönetme çabalarını desteklemek amacıyla Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından acilen yapılması gereken bir dizi işbirlikçi eylemi tanımlamaktadır.
29 Kasım 2015’te Avrupa Birliği (AB) liderleriyle Türk muhatapların Brüksel’de bir araya geldikleri,tarafların , 15 Ekim tarihli AB Zirvesi Sonuçları’na uygun olarak, Türkiye’nin katılım sürecinin yeniden canlandırılmasının gerekliliği hususunda mutabık kaldıkları ve Türkiye - AB, ortak geleceklerinin inşası için sonuç odaklı hareket etmeye, dayanışmalarını ve mevcut bağlarını daha da ileriye taşımaya iradesinde olduklarını beyan ettikleri T.C. AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI TÜRKİYE-AB ZİRVESİ ORTAK SONUÇ BİLDİRİSİ ‘nin 6. ve 7. Maddelerinde [vii] bahsi geçen Mülteci- sığınmacılar konusundaki yol haritasını şu şekilde tanımlamıştır.
6. madde AB, Türkiye’de, acil ve sürekli insani yardım sağlayacaktır. Aynı zamanda, mali desteğini genel olarak önemli ölçüde artıracaktır. Komisyon tarafından, Türkiye’de geçici koruma altındaki Suriyelilere ve ev sahipliği yapan topluluklara etkin ve tamamlayıcı destek amacıyla finanse edilen faaliyetlerin eşgüdümünü sağlamak ve etkin hale getirmek üzere Türkiye için bir "Sığınmacı Mali İmkanı" oluşturulmuştur. AB Türkiye’ye, başlangıç olarak, 3 milyar avro ek kaynak sağlamayı taahhüt etmiştir. Gelişmeler ışığında, bu kaynağa olan ihtiyaç ve fonun niteliği gözden geçirilecektir. Türkiye 2,2 milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliği yaptığı ve 8 milyar ABD doları harcadığı cihetle, Türkiye-AB işbirliği çerçevesinde, AB yük paylaşımının öneminin altını çizmiştir. Bu kapsamda, her iki taraf, üye devletlerin ve AB’nin halihazırdaki yeniden yerleştirme plan ve programlarının yapacağı katkının önemini vurgulamıştır.
7. Türkiye ve AB, Suriye’deki durumun yarattığı krizle mücadele etmek amacıyla, geçici koruma kapsamındaki Suriyelilere destek verilmesi ve göç yönetimindeki mevcut işbirliğinin ilerletilmesini sağlamak amacıyla, 15 Ekim 2015 tarihinde kabul edilen ve bugüne kadar ad referenda niteliğini haiz Ortak Eylem Planı'nın hayata geçirilmesine karar vermiştir. Özellikle düzensiz göçmen akınına karşı sonuç alınmalıdır. Türkiye ve AB, göçmen akınlarını düzenleyecek ve düzensiz göçün engellenmesine katkıda bulunacak Ortak Eylem Planı'nı uygulama konusunda anlaşmıştır. Sonuç olarak, her iki taraf, anlaşmaya varılmış olduğu üzere ve ivedilikle uygulanması kaydıyla, uluslararası korumaya ihtiyacı bulunmayan göçmenlerin Türkiye’ye ve AB’ye seyahatlerini engellemek, mevcut ikili geri kabul yükümlülüklerinin yerine getirilmesini temin etmek ve hızlı bir şekilde kaynak ülkelerine geri göndermek suretiyle göçmenlerle ilgili aktif işbirliğini ilerletecektir. Aynı şekilde, Türkiye’nin, geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin sosyo-ekonomik durumlarının daha da iyileştirilmesini temin etmek amacıyla, ivedilikle tedbirler alma niyeti memnuniyetle karşılanmıştır. Her iki taraf, kaçakçılıkla ilgili suç ağlarıyla mücadeleyi güçlendirmek üzere, kararlı ve hızlı bir şekilde harekete geçilmesi yönündeki ortak taahhütlerini vurgulamıştır.
Sonuç olarak; farklı açılardan Türkiye’deki Suriye’li çocukların kayıp bir nesil olmaması için gösterilen çabaların ışığında bizlere düşen başta empati olmak üzere çeşitli insani sorumlulukların yönünü tayin etmek için kılavuzumuz değerler anlayışımız olacak ve gayretlerimizin okları KAZANILMIŞ YENİ NESİL menziline ulaşacaktır.
[ii] © Deutsche Welle Türkçe http://www.dw.com/tr/suriyeli-m%C3%BClteci-say%C4%B1s%C4%B1-5-milyonu-ge%C3%A7ti/a-38217370
[iii] ORSAM, PODEM, Saferworld, Baytna Syria işbirliğinde 1 ve 2 Aralık 2015 tarihlerinde sırasıyla Gaziantep ve Ankara’da Suriyeli sığınmacıların geleceği ve Türkiye’ye etkilerini tartışmak üzere düzenlenen çalıştaya istinaden ortaya çıkan Türkiye’dekI Suriyeli Mülteciler: Uzun Vadeli Entegrasyon için Firsatlar ve Zorluklar Toplantı Değerlendirmesi Raporu(1 Ocak 2016)
http://www.orsam.org.tr/files/T_Degerlendirme/1/1tr.pdf
[iv] Unicef Turk http://www.unicefturk.org/public/uploads/files/Suriyeli_Cocuklar_Bilgi_Notu_Nisan%202016_1.pdf
[vii] AB http://www.ab.gov.tr/files/000files/2015/11/turkiye_ab_zirvesi_ortak_sonuc_bildirisi_29_kasim_2015.pdf
Reference
T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Hayatboyu Öğrenme Genel Müdürlüğü
Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi http://pictes.meb.gov.tr/
Birleşmiş Milletler Türkiye Dergisi http://www.bmdergi.org/tr/ankarada-savasin-izlerini-yuzunde-tasiyan-suriyeli-bir-cocuk-cumana/
Comments