Birleşmiş Milletler Kadın Birimi'ne (UN WOMEN) göre Dünya çapında her üç kadından biri, çoğunlukla birlikte olduğu bir partner tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddet bir insan hakları ihlalidir.Pandemi öncesinde 15-49 yaş arası 243 milyon kadın ve kız çocuğu, geçtiğimiz yıl birlikte olduğu kişiler tarafından cinsel ve/veya fiziksel şiddete maruz kaldı. Pandemiden bu yana kadına yönelik şiddet ve bilhassa da aile içi şiddet hayli yoğunlaştı.COVID-19'un patlak vermesinden bu yana, çeşitli veriler ve raporlar, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü şiddetin, özellikle aile içi şiddetin yoğunlaştığını göstermiştir.Bu, COVID-19 krizinin ortasında büyüyen Gölge Pandemisi ve bunu durdurmak için küresel bir kolektif çabaya ihtiyacımız var. COVID-19 vakaları sağlık hizmetlerini zorlamaya devam ederken, aile içi şiddet sığınakları ,sosyal hizmetler ve yardım hatları gibi temel hizmetler kapasitelerini çoktan aştı . COVID-19'a müdahale ve iyileştirme çabalarında kadına yönelik şiddetin ele alınmasına öncelik vermek için daha fazlasının yapılması gerekmekte.
Birleşmiş Milletler ve bünyesindeki kuruluşların (Cenevre 2014) ve Çin Halk Cumhuriyeti’nde (Guangzhou 2018) Dünya Barışı İnsan Hakları ve Kadın Hakları konusunda makale ve akademik sunumlar yapmış biri olarak Dünyadaki her nevi şiddete olduğu gibi kadına yönelmiş bir şiddete dair söz söylememek ve duyarsız kalmak mümkün değil. Bu nevi çalışmalarımın genel ismi WOMEN-CHI başlığı altında toplanmakta.
https://www.womeninpeace.org/y-names/2017/7/11/cigdem-yorgancioglu Cigdem Yorgancıoglu Cenevre -Geneve –Switzerland Women in Peace
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi, kötücül kalıp ve ön yargıları ve eşitsizliği derinleştiren sosyal normları dönüştürmek hedefiyle HeForShe küresel dayanışma hareketi çerçevesinde erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliği savunucusu olmaları için çalışadursun ben de ülke içinden Dünyaya doğru kalemim ve dilim üzerimden akmaya devam edeceğim .
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1967 senesinde kabul edilen Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Bildirgesi’nin ardından, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi ya da CEDAW (İngilizce: Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against Women), 1979'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve taraf devletlere kadınlara karşı ayrımcılığın her nevi formunu eradike etme yükümlülüğü getiren uluslararası bir sözleşme olan kısa adı CEDAW yani Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi (İngilizce: Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against Women), Birleşmiş Milletler bünyesinde yer alan sekiz temel insan hakları sözleşmesinden biridir. İnsan haklarına sadece erkek cinsiyetinin değil kadının da sahip olduğu vurgusu üzerinden biçimlendirilmiş bir metindir. Kadınların Uluslararası Haklar Bildirgesi" olarak anılan bu düzenleme kadın-erkek eşitliğinin yasalar önünde olduğu kadar fiilen de sağlanmasını öngörür. Taraf devletler, kadınlara karşı ayrımcılığın tüm alanlarını ve biçimlerini tanımlamak, bunlara karşı önlemler geliştirmek yanında mağdurlara yardım etmek, şiddeti gerçekleştirenleri cezalandırmak yükümlülüğü altına girmektedir.
CEDAW Komitesi, Sözleşme’nin belirli maddelerinin anlaşılmasını kolaylaştırmayı ve Sözleşme’nin nasıl uygulanacağını göstermek üzere taraf devletlere tavsiye kararlarında bulunma yetkisine sahiptir. Komite 2021 itibarıyla 38 tavsiye kararı yayımlamıştır. İlk on yılda kısa ve sade olan tavsiye kararları, komitenin 1991 yılındaki 10. oturumunda alınan bir karardan sonra çok daha ayrıntılı ve kapsamlı olarak hazırlanmış; Taraf devletlere Sözleşme'nin uygulanmasında rehber niteliği taşımaya başlamıştır. En önemli ve en kapsamlı tavsiye kararlarından birisi 1991 yılında 10. oturumda aldığı 19 no'lu tavsiye kararıdır. Sözleşmede açıkça şiddetten bahsedilmemesine rağmen 19 no'lu tavsiye kararında ayrımcılığın tanımı, şiddeti içerecek biçimde genişletilmiş, cinsiyete dayalı şiddetin sözleşmenin hükümlerinin ihlali sayılacağı öngörülmüş; taraf devletlere sadece hükûmetler ya da hükûmet adına yapılan şiddeti değil, kadınların en çok maruz kaldıkları özel hayatlarındaki ayrımcılığı önleme yükümlülüğü getirilmişti
İngilizce ismiyle kısaltması DEVAW olan :Declaration on the Elimination of Violence Against Women yani Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildirgesi ise , bilhassa kadınlara yönelik şiddeti ve şiddetin ortadan kaldırılmasını merkezine alan 1993 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) kararıdır. BM Genel Kurulu tarafından 20 Aralık 1993 tarihinde 48/104 sayılı kararında oylanmadan kabul edilmiştirBildirge "Tüm insanların eşitliği, güvenliği, özgürlüğü, bütünlüğü ve haysiyetiyle ilgili hakların ve ilkelerin kadınlara evrensel olarak uygulanmasına acil bir şekilde ihtiyaç var." ifadesiyle başlar ve Karar genel anlamda yukarıda bahsettiğim, 1979 yılında kabul edilmiş olan Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi'nin (CEDAW) ve Viyana Beyannamesi ve Eylem Programı'nı tamamlayan ve güçlendiren bir öneme haizdir.
Önümüzdeki 2022 senesi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü haftasında bir kez daha sözleşme özeli,nde canlı yayınlarda sözleşme maddeleri incelenmesini yapacağım için bu konuyu makalem için gerekli kısmı ile sınırlı tutup bir kenara bırakarak sözleşmelerde belirtilen ana unsurun ilk olarak şiddet ve ayrımcılık dili olduğu savımı daha önce makalelerimde ele aldığım gibi sürdüreceğim.Bu yazının örüntüsü de yine farklı bakış açılarını katarak aynı merkezden DİL üzerinden kurgulayacağım. Ve makalemin yayını sonrası hashtaglerimden birinde sosyo-kültürel evrimlere de atıf yaparak “#Homo lingua- linguaggio homo sapiens” yani dil öğrenme kabiliyeti olan insan ifadesini de beraberinde kullanacağım.
https://www.youtube.com/watch?v=VDlkyR6afhY
KADINA ŞİDDETTEN MEDET UMAN HİDDET İÇİN
“DİLDE ADALET” KAÇ ADET ERKEĞE
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET YA DA YOĞUNLAŞTIRILMIŞ İNSANCIL MEDENİYET EĞİTİMİ VERİR?
Zira anlam arayış yolculuğunda olan insan için neyin anlamlı ya da neyin anlamsız olduğu arasındaki çizgileri, sınırları belirleyen başlıca faktör olan dil kendine has bir kültüre sahip toplumun bireyleri tarafından konuşulur. Mademki beyin dil ve kültür ayrılmaz bir üçlüdür ve birlikte evrimleşmiştir, o halde dili kullanma biçimi soyuttan somuta kültürü etkilediği gibi kültür de somut ve soyut olarak dilden etkilenir. Hal böyle iken düşünce ve eylemi biçimlendiren dil ve dil kalıpları özelinde şiddetin ögelerini dilden arındırmadan kadına ve dahi insane karşı şiddeti önlemeye yönelik çalışmaların bir ayağı hep eksik kalacaktır .
Şimdi bu girizgahla birlikte dilimizdeki örneklerine bir göz atarak başlayalım --
Kız oglan kız- Kız kısmısı- kız kurusu-Kadın değil mi düşük etek- kızım sana söyledim gelinim sen anla—kız alıp vermek--Kadının karnından sıpayı sırtından sopayı eksik etmeyeceksin- 'Bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır.'-Kız yükü, tuz yükü.-Kızı kıza koşarsan kahpe, oğlanı oğlana koşarsan deyyus olur.'-Beş kız bir oğlanın yerini tutar mı? / Oğlansız evde duman tüter mi? " -'Bir (ev) gemi donanır, bir kız (çıplak) donanmaz.”-Kız çocuğu ya er koynunda, ya yer koynunda.'-'Kız evde olsa da elden sayılır.' Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün.'-'"oğlan doğurdum, oydu beni; kız doğurdum, soydu beni."- Elinin hamuru ile erkek işine bulaşma- tekneye karı kız bindirmek uğursuzluk getirir- kız evi naz evi”- “Kör bıçak ele iş bilmeyen avrat dile” - “Kızını dövmeyen, dizini döver.'Ana kızına taht kurar, kız bahtı kocadan arar.'-”'Oğlandır oktur, her evde yoktur.'-'Oğlan olsun deli olsun, ekmek olsun kuru olsun.-Kız doğuran tez kocar.-Karı gibi gülme orada- karı gibi dedikodu yapma- kadınlar hamamına çevirdiniz burayı-karı kız muhabbetine girdik- -Kız girdi on üçüne, ya erdedir ya yerde-'Oğlandır oktur, her evde yoktur.'-Oğlanı her karı doğurmaz, er karı doğurur.-“Bir evde iki kız, biri çuvaldız biri biz.”'Ananın bahtı kızına.'-“Ana gezer, kız gezer, bu çeyizi kim düzer.”-Oğlan babadan öğrenir sofra açmayı, kız anadan öğrenir biçki biçmeyi.-'Kızın var mı, derdin var.-Kızın var mı, sızın var.-Alma soysuzun kızını, sürer anasının izini.'-On beşinde kız, ya erde gerek ya yerde.-'Ana ile kız, helva ile koz.'-'Ergen gözüyle kız alma, gece gözüyle bez alma.-Anasına bak, kızını al; kenarına tarağına bak bezini al. " anasının gözü -Anasının kızı."-'Oğlan babadan öğrenir sofra dizmeyi, kız anadan öğrenir sokak gezmeyi.'-'Ananın çıktığı dala kızı salıncak kurar.'-'Ana kızına taht kurmuş, baht kuramamış.'-'Oğlan babadan öğrenir sofra dizmeyi, kız anadan öğrenir sokak gezmeyi.'-“Tarlanın taşlısı, kızın saçlısı, öküzün başlısı.”Ağaç yeşert meyve getirsin, oğlan büyüt ekmek getirsin.”-“Tarlayı taşlı yerden, kızı kardaşlı yerden.” 'Kız beşikte , çeyiz sandıkta.' Gelin eşikte, oğlan beşikte.-“Ata dostu oğla mirastır.”-“Babasının oğlu.”-“Oğlan dayıya, kız halaya çeker.”-Al atın iyisini yiyeceği bir yem, al avradın iyisini giyeceği bir don.'-'Kızı kendi haline bırakırsan ya davulcuya kaçar ya zurnacıya.”-“Komşu kızı almak, kalaylı tastan su içmektir.”- Kadının yüzünün karası erkeğin elinin kınası” “ dişi köpek kuyruk sallamadıkça erkek köpek yanaşmaz”
Dilimizde diyorum ama 2020 yılında Birleşmiş Milletler'in UNDP, 75 ülkede siyaset, iş ve eğitim gibi alanlarda kadınlara yönelik ön yargıların incelendiği ''Toplumsal Cinsiyet Sosyal Norm Endeksi'' isimli raporu "Elinin hamuru ile erkek işine karışmak" ya da "erkek Fatma" gibi deyimlerin rafa kaldırılmadığını işaret etmekte idi dünyada kadın ve erkekler arasındaki eşitsizliği bir kez daha gözler önüne serdi. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın (UNDP) raporuna göre dünya nüfusunun hala yüzde 90'ı kadınlara önyargılı yaklaşmakta.
Global ölçekte baskın eril ideolojinin dil kalıplarının ortadan kaldırılması şiddetin de önlenmesinde en önemli unsurlardan biridir . Bu dünyadaki yoksulluğun ortadan kaldırılmasının ve barış dili oluşmasının da önünü açacak kadar mühimdir.
Aile içi şiddet çocuk, yaşlı ve özellikle partnerin kadına uyguladığı şiddeti kapsayan bir terimdir. Şiddet gerek gelişmiş gerekse de gelişmekte olan ülkelerde önemli bir halk sağlığı problem olan Şiddet, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından, “fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması” durumu şeklinde tanımlanmaktadır.
Her ne kadar zorla evlendirilme ve namus suçları az gelişmişlik belirtisi olarak Kabul edilse de coğrafi sınır, ekonomik refah ve gelişmişlik ve Eğitim seviyesi ne bakılmaksızın beynelmilel çapta ve çeşitli kültürlerde son derece yaygın görülen global bir sorundur. Bunun böyle olduğunu algılamak açısından en belirgin örnek kamusal alanda çalışmakta olan kadın aynı eğitimi alan ve aynı meslek/işyerinde çalışan erkekle eşit konumda olmaması neredeyse tüm dünyada ortak bir sorundur .Ve bu bir ekonomik şiddettir. Dünya liderlerinin piyasaları durdurma noktasına getiren iktisadi, politik, hukuki açıklamalarının kadına şiddetteki kelebek etkisini diğer bir deyişle dolaylı sebep-sonuç illiyetini görmek de günümüzde hayli kız kazanmış bir olgudur.
FİZİKSEL , MANEVİ, DUYGUSAL,PSIKOLOJİK, EKONOMİK,CİNSEL ŞİDDET
Ekonomik Şiddet anlamında kadının Çalışmasını yasaklamak ya da çalışıyorsa maaşını ya da parasını elinden almak, ya da ev içinde ve ev dışında ürettiklerine el koymak suretiyle hakkını gasp ederek sindirmek, daha da ötesi zorla çalıştırmak .Öte yandan şayet çalışmasına izin vermiyorsa harçlık vermemek ya da ruh haline göre bu harçlıklardan kesinti yapmak gibi ekonomik erki elinde bulunduran erkeğin kadına uyguladığı her nevi mali kaynaklı tahakküm diye sınırlandırabiliriz dar kapsamı. Özele indiğimizde kadının/kız çocuklarının ekonomik anlamda özgürlüğünü kazanmasını engelleyecek şekilde ve iktisadi anlamda sömürülmesinin devamı için eğitiminin engellenmesi de üzerinde düşünülecek bir husustur. Bu örüntünün sağlanması için "kendi kimliğini inşa etmesi engellenmiş ezik bir kadın" tiplemesinin ortaya çıkışında kültür , eğitim mahrumiyeti ve ekonomi içiçedir. Dünya Devletlerin adaletsizlik üzerine kurulu yapılanmaları , ekonomik ve siyasi yapıları ,kanunları , gelir dağılımı adaletsizlikleri, sosyal güvencesizlik vb de kadınların bu nevi sorunlarının üzerine tuz biber ekmektedir
Yukarıda bahsettiğim UNDP 2020 Raporu, Dünya genelinde yüzde 28'lik bir kesimin bir erkeğin ''eşini dövebileceğini'' düşündüğünü ortaya koymakta. Sonu ölüme kadar gidebilecek dayak, itekleme, kötek, tartaklama ,hırpalama , tekmeleme,tokat atma,sert cisimle vurma, bıçakla ya da ateşli silahlarla saldırma gibi fiziksel şiddet olduğu gibi Cinsel Şiddet bakımından rızası olmadan cinsel ilişkiye zorlamak,taciz etmek , tecavüz etmekolarak bahsedebileceğimiz kadına yönelik şiddetin şekli sözel şiddet özelinde de aşağılayıcı sözler söyleme,Lakap takma,tepeden bakma , hor görme ve horlama, mağdurun kendisini akıl ve ruh sağlığı bakımından problemli olarak görmesine sebep olma ya da toplum gözünde böyle bir algı yaratma çabası gibi örneklerle açıklanabilir .
Duygusal/psikolojik şiddet bakımından ,hareket özgürlüğünü kısıtlayıcı,toplumdan soyutlamaya ve yalnızlaştırmaya yönelik her nevi davranışta bulunmak, arkadaşları, ailesi ve akrabalarıyla görüşmesine mani olmak, onları küçük düşürücü sözler ve eylemlerde bulunmak hakaret etmek sövmek,kadın istenildiği şekilde itaat etmekten veyahut davranıştan kaçınırsa maruz kalacağı dayak ya da ölümle tehdit etmek ,korkutmak,sebepsiz anlamsız kıskançlık kavgası çıkarmak,terk etmekle tehdit etmek,Kanuna aykırı işleri yapma konusunda baskı uygulamak,çocukları gündeme getirerek kadını tehdit edici hareketler sergilemek , yapmak istemediği bir şeyi yaptırmak için duygularını manipüle ederek zorlamak ,kadının Kendisini suçlu hissetmesine neden olacak şekilde mobbing yapmak, bilerek ve tepeden bakma bir tavırla kadını terbiye etmek için apatik davranışlar sergilemek kayıtsız görünmek gibi tutum davranış ve eylemleri sayabiliriz. Annelik rolü üzerinden sürekli feragate zorlanmak da bu kategoriye girmektedir.
Küresel boyutta, giriş paragrafında da UN Women verisini referans alarak değindiğim gibi her üç kadından en az biri yaşamı boyunca hırpalanmakta tartaklanmakta ya da dövülmekte, cinsel ilişkiye zorlanmakta veya başka bir şekilde istismara uğramakta. İstismarcı maalesef ekseriya kendi ailesinin bir üyesi oluyor . Giderek artan bir şekilde, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, önemli bir halk sağlığı sorunu ve bir insan hakları ihlali olarak kabul edilmektedir.
Şiddetin etkileri, kadının üreme sağlığına olduğu kadar fiziksel,ruhsal ve zihinsel sağlığının diğer yönlerine de zarar verebilir. Şiddet, yaralanmaya neden olmanın yanı sıra, kadınların uzun vadeli kronik ağrı, fiziksel engellilik,bilinç kaybı, uyuşturucu ve alkol kötüye kullanımı ve depresyon gibi bir dizi başka sağlık sorunu riskini artırır. Fiziksel veya cinsel istismar öyküsü olan kadınlar ayrıca istenmeyen gebelik, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve olumsuz gebelik sonuçları açısından yüksek risk altındadır. Yine de, sağlık profesyonellerinden bakım arayan şiddet mağdurlarının çoğu zaman, hizmet sağlayıcıların tanımadığı, sormadığı ve nasıl ele alacaklarını bilemediği ihtiyaçları vardır.
CİNSİYETE DAYALI ŞİDDET -GENDER-BASED VIOLENCE
Kadına yönelik şiddetin en yaygın biçimlerinden ikisi, ister çocuklukta, ister ergenlikte veya yetişkinlikte gerçekleşsin, yakın erkek partnerler tarafından (ki bu koca olabilir flört olabilir )istismar ve zorla cinsel ilişkidir. Aile içi şiddet, karı dövme ve dövülme olarak da bilinen yakın partner istismarına neredeyse her zaman psikolojik istismar da eşlik eder ve vakaların kayda değer bir kısmında zorla cinsel ilişkiye girer. Eşleri tarafından istismara uğrayan kadınların büyük çoğunluğu defalarca istismara uğramaktadır. Esasen , bir terör atmosferi genellikle istismarcı ilişkilere nüfuz eder. Kadına Yönelik Şiddete elbetteki Tıbbın olduğu kadar Adli Tıp açısından ele alınması gereken bir konudur.
Arkasındaki saikler bakımından şiddetin pek çok sebebi vardır mesela , aile içinde şiddeti çoğaltan olayların en başında yoksulluk, düşük gelir seviyesi ekonomik yetersizlik olsa da, Cinsel saldırı ve kontrolsüz alkol tüketimi , pornografi, sapkınlık, kadın düşmanlığını ön plana çıkaran rap muzik ya da kimi rap sanatçılarının kadınlarla ilgili olumsuz dil kalıp ve klişelerini normalleştirip içselleştirmesi arasındaki ilişkinin araştırılması başlı başına bir konudur.
Kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddet, fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik istismarı kapsamaktadır. Kısmen kadınların toplumdaki ikincil statüsünden geliştiği için genellikle "toplumsal cinsiyete dayalı" şiddet olarak bilinir. Dünyada pek çok kültürün, kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran ve dolayısıyla daimileştiren inançları, normları ve sosyal kurumları ve en önemlisi dili ve atasözleri , deyimleri vardır. Bir işverene, bir komşuya veya bir tanıdığına yöneltilirse cezalandırılacak olan aynı eylemler, erkekler özellikle aile içinde kadınlara yönelttiğinde maalesef çoğu zaman sorgulanmaz. Şiddetin dilinin değişmemesi , şiddet algısını da çarpıtmaktadır . Zira bu dil değişmediği takdirde şiddet mağduru kadın şunu diyebilir “kocam değil mi , sever de döver de “ .Yukarıda sıraladığım tüm benzeri dil kalıpları deyimler, atasözleri de bu niteliktedir.
Netice olarak bir sorun çözme aracı olarak görülen şiddetin önlenmesi için öncelikle dilde arınma gerekmektedir. Ve bu sorun Erkek egemen toplum deyip bir nevi örtük kabul ile geçiştirilemeyecek kadar farkındalık gerektirir. Zira sorunların ve dahi şiddetin kökeni salt kadın değil insanlık sorunudur. Sadece Erkeğin kadına yönelik şiddetine yönelik tutumları ya da toplumsal cinsiyet rolleri ile daraltılamayacak ve açıklanamayacak olan “Kadına şiddetin önlenmesinin halli mevzuu “ bir “ana” ile başlar ve o ana nın ismi “ana dil” ile . Tıpkı insan hayatının da biyolojik anlamda bir baba eşliğindeki ana yolu ile başladığı gibi . İnsanlık ailesi olarak Kadına şiddetin sıradanlaşması ve normalleştirilmesinin önlenmesi bakımından bu farkındalığı küresel, bölgesel ve lokal anlamda kazanmamız ve dil kalıplarını yeniden düzenlemiz hem meselenin çözümünü sağlayacak hem de dolaylı neticeleriyle toplumsal sağlık, barış , huzur ve refahı beraberinde getirecektir . Bu noktada şiddete maruz kalan mağdurun şiddeti hak etmediği konusundaki algının yönetilmesi bakımından kadının içinde bulunduğu durumu normalleştirmesinin , kendi erkek evladına da bir nevi şiddet uygulamasının önüne geçeceği gibi iki yanlışın bir doğru etmeyeceğini anlamasını sağlayacaktır .Zira Şiddet mağduru olan ya da geçmişte bir şekilde annesinden , babasından ablasından , ağabeyinden şiddete maruz kalmış oğul, evlat, erkeğin yaşamlarının ilerleyen safhalarında başkalarına şiddet uygulama yoluna gittikleri de üzücü bir gerçektir.Şiddet şiddeti doğurmaktadır. sosyal öğrenme kuramına kapsamlı bir şekilde açıklanabilecek bu mevzuya en yalın hali ile açıklarsak ;şiddete maruz kalmış bir anne oğluna , annesinden şiddet görmüş bir oğul eşine, partnerina bu şiddeti yönlendirmektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı şiddeti normalleştiren dil kalıpları ve bunların gerek medya gerek dizi filmler gerek sosyal mecralar üzerindeki yaygınlaşmasının önüne de geçilmelidir.
Şiddet ve nefretten ve dahi şiddet ve nefretin dilinden uzak, adil, vicdanlı, merhametli, duyarlı bir barış dilinin ve dünyanın inşası ve bunun oluşturulmasına yönelik çabaların olumlu neticeler verebilmesi dileğiyle sağlıklı, mutlu günler.
H.Çiğdem Yorgancıoglu
Comments